Freitag, 7. April 2017

Medya ne zaman yalan söyler?

Medya ne zaman yalan söyler?


Bu soruyu cevaplamadan önce yalan ile gerçek  arasındaki o aşılamaz  olan  paradoksu hatırlatmam gerekiyor. Yalancı yalanı söyleyemeyen  kişidir, yalancı yalan söylemeye yeltenmiş ama gerçektir  iddiası ile söylediği söz başkaları  tarafından farkedilince  yalancı  olur. Yalanı söyleyen eğer yakalanmaz ise doğru olarak kabul edilir. Aslında  yalan ve gerçek zaman ve mekan içinde dolaşır, doğrusunu ancak herşey bittikten sonra  dönüp baktığımızda anlayacağız.

Medya  ilk  olarak bizim anladığımız şekli ile, 30 yıl savaşlarında  ortaya çıktı,  Avrupa'da ortaçağ biterken savaşan ordular çekirge  sürüsü gibi dolaşırken yanlarında  o zaman yeni  çıkmış  olan Matbaa ile  dolaşıyorlardı,  yazının ve resmin  insanlar  üzerindeki etkisini yeni keşfetmişlerdi, ve savaşta her yol mübahdir diyerek  zamanlarının günlük  gazetelerini basmaya başladılar, aynı bizin U-Bahn daki  gazeteler gibi,  içinde  yalan,  iftira, karalama, aşağılama, hörgörme, kışkırtma ve tahrik olan günlük  gazeteleri tabi şimdiki teknik ve sayıda  olmasada artık  mekanik  olarak basıp bunuda halka  bedava  ulaştırıyorlardı. Sonra  bir savaş silahi olarak ortaya çıkan Medya  aldı başını  gitti. Dünyanın ilk  medya savaşı Kırım savaşıdır , fotoğraf  negatif baskı metodu ile çok  ucuza imal ediliyor  herkes bir fotoğraf makinasi ile savaşa gidip  herşeyin  fotoğrafını çekiyorlar bu çektikleri fotoğraflarıda  o zaman ki gazeteler kömüründe  gücü ile  bütün dünyaya yayıyor. Tabi o zaman daha sansür  icat edilmediği için,  savaşın belki  ilk ve doğal vahşetini  bütün çıplaklığı ile insanlara gösteriyor. Savaşın  mağlubu Rusya hala Kırım  söz  konusu  olduğunda  o yaşadığı travmayı  asla unutamıyor ( onun için Putin 10  dakikada Kırımı ilhak etti) Tabi basın bundan sonra  şimdiye  kadar  uğraşmak  zorunda  olduğu  sansür ile  boğuşmaya  başlıyor. Sonra  bu medyanın  üzerinden  iki dünya savaşı bir soğuk savaş  geçiyor , şimdi  ise  medya  dumura  uğramanın bir sonraki  aşamasında.


Peki medya neden bu halde? Medya ne yapsın  çıkışı bozuk  olunca  sonradan düzeltmek zor oluyor. Birde medya dediğin şey satılan  para kazanılan birşey olunca işin  içine  müşteri memnuniyeti,  ondan sonra reklam gelirleri,  hükümet destekleri, ortaya çıkıyor, ve sonunda şu an yaşadığımız medya  ortaya çıkıyor. Evet  bütün siyasi  tartışma  medya  üzerinden yürütülüyor, öyle  olunca da medya  önemli olmaya  başlıyor. Medya  kendi içinde  binlerce  parçaya bölünüyor dergiler,  gazeteler, dağcılık dergileri, kayak dergileri, siyasi dergiler, dini dergiler, spor gazeteleri, şirket  gazeteleri  parti gazeteleri , sonuçta  burda  herkesin yapmak istediği  bir şey  söylemeye çalışmak, medya  insanın  diskurs içinde  kendisini ifade  ettiği yerdir. Avusturya gazetelerindeki haberlerin siyasetin  sebebini  veya  kimin yaptırdığını  bilmek istiyorsan, öyle iluminati'ye  , komplo  teorilerine gitme, o  iğrenç gazeteyi  eline al ve  içindeki reklamlara  bak kim  o gazeteye  para vermiş ise, işte  o  para kaynakları, şirketler, kurumlar, partiler,  bunların  hepsi bu siyasetten memnunlar ve  gazete bu  siyaseti yaptığı  için  ona  o  paraları veriyorlar.

Şu an medyayı destekleyen "üst akıl"  Türkiye ve Erdoğan siyasetini destekliyor ve istiyor. Oysa Avustruya dışişleri bakanı Mısır'ı  ziyaret etti  ve  orda diktatör, eli kanlı Sisi'yi  islam ülkelerine  örnek  ilan etti,  ondan sonrada  utanmadan Erdoğan diktatör diyor, yani daha  hukuk fakültesini bile bitirememiş  Dışişleri bakanı burda yaşan Türkleri  aptal zannediyor? İşte bu gibi bilgileri medyada  duyurmak çok  zor  çünki bakan boğazına kadar  paraya boğduğu  bir medya  ile  hareket ediyor.

Peki  yalan söylemenin  imanlarının şartı  olduğu bir medyada  nasıl  olurda biraz  gerçek haber yapabiliriz? Bunun için ilk  önce söylecek bir şeyiniz  olmalı, bu  herhangi  birşey  olmamalı,  yani  internetten  arayarak bulabileceğiniz bir şey  olmamalı,  otantik  olmalı, nevi şahsına münhasır   olmalı, eğer elinizde  para ve siyaset gibi  iki önemli güç yoksa  o zaman elinizde  yapacağınız tek bir şey  kalıyor oda sanat. Birde  muhatap olduğunuz  gazeteci çok  önemli. Mevlana diyor ki doğru söz  insanın kalbinde sükunet verir, huzur verir, yalan söz  ise insanın kalbinde sıkıntı verir, darlık  verir,  konuşurken kim  olursa olsun bunu düşünerek  konuşulursa  işte  o zaman söylemek  istenilen şey yerine  ulaşır.



Der Galgenbaum – Darstellung von Kriegsgräueln nach Jacques Callot (1632)

Meine Forderungen für die Gemeinderatswahl 2020 Wien

Meine Forderungen für die Gemeinderatswahl  2020 Wien  1- Für alle Wiener Schulen 2 Wochenstunden Angebot: Empathie,  soziale Verantwortung ...