Sonntag, 29. März 2015

Die Antwort von IGGÖ

Die Antwort von IGGÖ



IGGÖ Schiedsgericht hat  nach langen warten an uns  eine Antwort  geschickt. Ich bin selbst sehr überrascht  ich veröffentliche hier sowohl  meine  Brief als  auch deren Antwort. Lieber Leute das ist das Niveau von IGGÖ, diese Menschen vertreten die Muslime , diese Leute verhandeln  ein gesetzt. Glauben sie wirklich  das diese  Leute für irgendetwas  fähig  sind?  Einfach Dilettanten noch dazu  unverschämt. Ein IGGÖ der  nicht mal ihre eigene Verfassung  achtet ,  oder besser gesagt  sie wissen nicht  wo Schiedsgericht ist. IGGÖ schickt  uns eine Antwort ohne, Name, ohne Unterschrift und ohne Datum.















Dienstag, 24. März 2015

Mesele İslam Kanunu değil, sen hala anlamadın mı ?

Mesele İslam Kanunu değil,  sen  hala anlamadın  mı  ?

Geçen hafta ben dahil 4  kişi  İGGÖ "Schiedsgericht" yani  Hakem kuruluna,  İGGÖ'de yapılan oy verme yeterli  çoğunluğu olmadan alınan kararın  hükmünü  sorduk, birde ortalıkta gezen birbirinden farklı  Kanun taslaklarını. Sonuçta  Schiedsgericht  böyle  durumlarda  karar  verebilsin diye  düşünülüp konmuş  o anayasaya. Bize  İGGÖ'den  bir cevap  geldi,  tek sayfa  yazıcıdan çıkarılmış,  İslam yasası hakkında  açıklanan  basın açıklaması,  sadece bir sayfa,  isim yok,  tarih yok  imza yok. Evet  işte bizim  halimiz bu  yani bu insanlar  İslam kanununu  pazarlık etmişler. Zannedersem yoldan geçen birisi İGGÖ'nün    kapısından  içeri  giriyor, sonra  masanın  üzerinde  iadeli  tehahhütlü ( Eingeschrieben)  dört tane  mektup  görüyor , sonra  onları  açıp  okuyor, sonra  mektuplara  en uygun cevabı masadan bulup  adresleri yazıp, birde  pul yapıştırıp  posta ile yolluyor, sonra  kimseye  görünmeden İGGÖ'yü  terk ediyor. Benim İGGÖ'den bana  gelen cevaptan çıkarıdığım  yorum bu. En vahimi  ise bu insanların yani kendi  anayasasını  bile bilmeyen,  kendi kendini  denetleme organı olan Schiedssgericht'i  yani Hakem kurulunun varlığından  haberleri yok. Bu mektubu yollayan yinede akıllı  biriymiş, kağıdın altına Schiedsgericht Hakem  karulunun adını ve  imzasını atsaydı , resmi belgeyi manüpüle etmekten suç  işlemiş  olacaktı. Bize yani  kendi üyesine   yaptığı itiraza cevabı  bu. Şimdi size soruyorum, sizce İGGÖ'nün   başındaki bu insanlar  herhangi bir  kurumu yönetme  kudretine sahip midirler?

Ben bu islam kanununun  komplo boyutuna girmeyeceğim, sonuçta  Fuat Sanac  dış mihraklar  hususunda  uzman,  ben iç  mihraklar  ile ilgilenmek istiyorum, Ednan  Aslan hep  müslümanlar arasında yapıcı eleştirinin olmadığından  şikayet ederdi. Çok haklı bir şikayet  bence  müslümanlar  yapıcı eleştiriyi desteklemeleri  lazım, sonuçta  yapılan eleştiri  olan bir yanlışın düzeltilmesi  talebiyle yapılıyor . Ben  müslüman olarak bu insanların müslümanları  temsil  ettiğinde  dolayı utanıyorum. İGGÖ  islam kanunu  sürecinde görevini yerine getirememeştir , kendisi  bile  sonucunun  nereye  gitiğini  bilmediği bir diyaloğa girerek,  islam  kanunu  denen rezaleti hükümet  ile birlikte azimle gerçekleştirmiştir.  Kanun çıkarken kanuna karşı  hiç birşey yapmadan kanuna karşı olduklarını söylemeleri  çok ayıp,  kanun sürecinde yapılan  hiç bir  toplantı,  panel, gösteriye katılmayan İGGÖ şimdi  çıkıp kanuna karşı olduklarını  söylemesi hiç  inandırıcı  değil. Bununla kendilerini kandırabilirler ama  müslümanları kandırmaya kalkmasınlar.

Ben   bu kanun sürecinde  bizzat  aktif olarak  defalarca  cami  ve dernek başkanları ile bizzat  görüştüm, aslında  en büyük şoku o konuşmalarda yaşadım. Milli  görüşün  tanıtım sorumlusu ve  İGGÖ'de  pazarlıkara katılan Yakup  Gecgel,  kendisini  hem İslam kanunu konulu panele  hemde  gösteriye davet etmeme rahmen gelmedi,  ilk konuşmamızda  kanuna  karşı olduklarını  ama bu yeni kanunla yeni  açılan her caminin bundan sonra İGGÖ'den  izin alması  gerektiğini  söylediğinde  kanım dondu. Aman  Allahım dedim bu insanlar mı  islam  kanununu pazarlık ediyorlar? Adamın düşündüğü şey  yeni kurulacak camilerin  ondan izin alması. Yani  istediği camiyi  sebeb bile göstermeden,  atabilme yetkisi,  islam kanunu  pazarlığı yapan kişinin bu kanundan anladığı  şey   bu. Eğer  lütfeder ise  islam kanununa karşı  yapılan etkinliklere madem oda karşı olduğu   halde  neden gelmemiş, bunun  cevabını mesela Avusturya Vitrini adlı televizyonda  biz müslümanlara anlatır mı? Bu  şekilde  kafamızda ki  soru işaretleri de ortadan kalkar. Peki Yakup  Gecgel bu  sorulara cevap  vermek yerine ne yapıyor. Suratı   yanma  kıvamına gemiş Fuat Sanac'ı  ekranlardan alıyor yerine Muhammed  Turhan'ı  koyuyor. Garibim Muhammed hocada  dava bilinci ile  çıkıp  başkalarının sebeb  olduğu bir pisliği savunmak zorunda  kalıyor. Sevgili Muhammed  Turhan  hocam, siz  zaten gidecekmişsiniz,  bence  karışmayın bu işe,  bırakın bu  pisliği yapanlar temizlesinler, neden  sizi  ekranlara servis etmelerine müsaade ediyorsunuz,  sizi  televizyonun  önüne  iten arkadaşlara  bakın  işte   onlar  bu işin asıl  sorumluları: - yaptığınız  pisliği kendiniz  temizleyin de. Şimdi bu kanunu yapanlar  iç  mihraklar ile bir olup gerçekleştirdiler, Muhammed Turhan  basının  olayları  çarpıttığını söylüyor, bizzat Sebastian kurz  parlamento konuşmasında daha  sonra da Tayip Erdoğanın  eleştirisine tepkisinde  söyledi, sence   Sebastian'damı çarpıtıyor Muhammed hoca ?  Yakup  Gecgel ile yaptığım   en son konuşmada  kanun  İGGÖ 'den  onaylanıp  çıktığında  ,  kanun  hakkında ne düşünüyorsun diye  sordum, oda  bana hayırlı olsun dedi. Ben sorumu  tekrarlayınca  oda bana  nasıl  20 kişi ile   teamüllere uyarak oylama yaptığını  anlattı. Hatta  kanuna karşı olanların bile  o gün kanunu  onayladıklarını  söyledi. İşte bu   insanlar Avusturya'daki  yarım milyon insanın  geleceklerini pazarlık ettiler.  Yazıklar olsun, şimdi de  panikleyip  televizyon  ekranlarında   kanunun  iyi  yanlarını   anlatıyorlar. Şu  gösterdiğiniz gayreti kanun  çıkmadan önce gösterseydiniz bu kanun çıkmazdı. Yani mesele sadece islam  kanunu değilmiş siz hala anlamadınız mı ?

İGGÖ denen  örgüt aslında bir avuç  insandan oluşuyor. Benim gördüğüm  ve bildiğim kadarıyla  bu islam kanunu hakkında İGGÖ 'de  söz  sahibi olan tek  kişi Mustafa Yıldız'dır. Kendisi  Siyaset Biliminde  hemde Anayasa üzerine  doktorasını yapmıştır. Bu islam kanunu  tartışması yapılırken bir tek onun sesini duyamadık. Fuat Sanac'ın  konudan haberi yok , Yakup Gecgel'in  kanunun anlama şansı  yok. Resul Ekrem  SPÖ seçim  gezilerinden başını kaldıramıyor. Ama  Mustafa Yıldız hem Schulamt 'tan sorumlu  olan biri  olarak hemde eğitimi gereği  siyaset bilimci olarak  bu  pazarlıklarda  neden  bulunmadı? Eğer bulunduysa bundan  bizim neden haberimiz yok? Eğer bulunmadıysa  neden bulunmadı ? Ben  İGGÖ deyince  islam kanunu hakkında  Mustafa Yıldızın konuşabileceğini  düşünüyorum. Kendisi  doktorasını  Karl Ucakar'da yaptı,  çok iyi bir anayasa  hukukçusudur . Bende çok iyi  tanırım  Siyaset ve Hakuk dersini yaptım, sınavda  cevap olarak  yorum mu  , bilgi mi  yazalım diye  sorduğumda bana; sokaktaki  çöpçüye anlatıyormuş gibi yaz dedi. Bu  cevabı  çok hoşuma gitti bende  ondan sonra  anlatacağım şeyleri  sokaktaki  çöpçüde anlayacak şekilde yazmaya çalıştım. Burda  çöpçüyü  hor görmüyorum,  bence  çöpçü anlatılan herşeyi  anlar, burda kınanması  gerekenler çöpçüye bir şey anlatamayanlardır . Şimdi  Mustafa Yıldız  bize  o  güzel tilavetiyle şu  islam  kanunu bir anlatsa  kötü mü olur? Hem bu şekilde  eğitim aldığı dalda  bir iş yapmış olur, bildiğim kadarıyla kendisi ne  ilahiyatçı nede pedagog.

Bu  islam kanunu  müslümanları   temsil  ettiğini  düşünen  bir avuç insanın beceriksizliği ve basiretsizliği  yüzünden  olmuştur. Daha vahim  olanıda bu kanuna  sebeb olan Diletattlar'ın  bundan  utanıp  istifa etmeyi  bile düşünmezken,  birde  televizyon ekranlarında gezip kanunun güzel yanlarını  anlatıyor olmalarıdır.  Bazılarıda kanun çıktı  ne yapalım biz  önümüze bakalım düşüncesinde. Bence ama işin  en vahimi bu kanunu pazarlık yapan ve  onaylayanlar yaptıklarının farkında değil, ama bu onların sorumlukluklarını  ortadan kardırmaz. Şimdi Mustafa Yıldız , Yakup Gecgel'in  Schiedsgericht'i bulması  mümkün değil çünki o  anayasayı okumadı  bile, ama sen biliyorsun,  sen  İGGÖ 'deki  tek  selahiyet sahibi insansın , bence senin bu  rezaleti  artık daha fazla saklamaman gerekiyor, lütfen şu  çılgınlığa  bir dur de. Scheidsgericht'i  topla  ,  kendi  üyenizin  itirazını  ciddiye al,  orası  ne senin nede  bir başkasının  mali değil, bu da  elaleme peşkeş çektiğin din dersi öğretmenliği makamı  değil.  Burda  500,000 kişi bunun  içinde  kendi çocuklarınıda ilgilendiren bir kanun var. Bu  kanunun altında kalmak  istemiyorsanız,  şu  yaptığınıza  bir son verin, dökülüyorsunuz,  Yakup Geckel  islam kanunundan sonra  sokağa çıktı,  neden kanundan önce çıkmadı ? Şimdi de  içindeki  ırkçıyı anlatan bir  panel yapıyor , birisi daha düne  kadar Milli  Görüşü selefilikle suçlayan biri, diğeri resmini   bir postere  koymacak kadar paranoyak, sence  bunun islam  kanunu ile ne alakası var ? . Peki  sen kendi içindeki ırkçıyı  hiç gördün mü Yakup? Sen ırkçı  deyince badem bıyıklı  bir nazi  mi  geliyor aklına? Eğer sen MJÖ'nün    senden daha  kötü olduğunu düşünüyorsan ırkçılık yapmış olursun. 

Bu  rezaletin sorumluları derhal istifa etmeliler, bu yapılan rezaletin yükünü sadece Fuat Sanac   ve Muhammed  Turhan'a yüklemeyin, yazık. IGGÖ denen  kurum eğer Schulamt  varsa bir anlam taşır.  Yani söz konusu olan,  Avusturyaki  yaklaşık 400 din dersi öğretmeni, ve 6 tanede  müfettişlik.  Din dersi öğretmenleri  ikinci sınıf  öğretmen  olarak  eğer  eğitimleri  yeterli ise, 1500 Euro  alırlar,  müfettişler 3000 Euro'nun uzerinde,  aslında burda  malı    görütenler  onlar,  örneğin benim bildiğim kadarıyla hem Fuat Sanac  hemde Mustafa Yıldız  yaptıkları İGGÖ  görevlerinin yanında aynı  zamanda müfettişlik. Yani biz eğer  coçuklarımızı   okullarda din dersine yollamasak,  din dersi öğretmenleri işsiz kalacak,  onlar  işsiz kaldıkları icinde müfettişler işsiz kalacak, o zaman İGGÖ  başı  boş bir binaya dönecek  çünki  etrafında dağıttıkları  bir refah ve para olmayınca  kimse  karın tokluğuna  bu işi  yapmayacak. Siz bakmayın İGGÖ  görevlileri  gönüllü  çalışıyorlar,  onların maaşını  Sebastian Kurz veriyor. Şimdi bu  iş yeri yani başkan ve ekibi  orda 400 tane öğretmeni  yönetmek için varlar. Bu gariban öğretmende  o kadar eğitimden sonra  adam gibi bir iş bulduğuna mı  sevinsin yoksa,  ikinci  sınıf  bir  öğretmen olduğuna mı? Mustafa Yıldız mesela Schulamt 'tan sorumlu  olarak , şu  Ednan Aslan hakkında hiç bir açıklama yapmadı neden? İGGÖ  din dersi öğretmenlerini yetiştiren  bir eğitim kurumunun başındaki  adam  müslüman  olduğundan utandığını söyleyince, neler hissetti  acaba. Ben çok  utandım, hatta  kendi kendime sordum acaba Katolik pedagoji bölümünün başkanı  çıksa  gazetelere  hıristiyan  olduğumdan  utanıyorum, şu Evangelist 'ler yüzünden dese,  katolik Schulamt  sorumlusu  ne derdi  acaba? Hadi  katolik kilisesi  IGGÖ 'den daha  ciddi  bir kurum, sence  kardinal  ne derdi? Peki  sen niye bir şey demiyorsun Mustafa Yıldız? Senin  görevin  din dersi öğretmenlerini kontrol altında tutmak mı? Siz hiç  din dersi öğretmenelerinin  sorunları ile uğraştınız mı?  Siz hiç  müslüman öğrencilerin sorunları ile uğraştınız mı? Ednan Aslan konferanz,  konferanz  gezip öğretmenleri  kışkırtırken ,  sen utanmıyor musun? İGGÖ'nün  icinde  tek  akıllı  adam sensin. Eğer sen senden daha bilgili  birini  görüyorsan  lütfen söyle  o konuşsun.

Eminim sen bile Faut Sanac'ı  dinlemeye  tahammül edemiyorsundur,  peki bize niye  onu reva görüyorsun. Yakup Gecgel içinde kitap olmayan kitap fuarları yapmaktan  başını alamıyor.  Resul Ekrem ise garibim o kadar azimli çalışıyor  ki  bir gün parlamentoya gireceğini  zannediyor. Resul arkadaşımsın,  telefonlarıma çıkmıyorsun, niyetim  sana  şunları  söylemek: Nurten Yılmaz senin yaptığın gayretin 1/1000 yapmadı  ama  20  sene sonra  ona  bir sandalye verdiler, orda  uyuyup emekli olsun diye. Sana  ise bu gayretine  rahmen birşey vermeyecekler görmüyor musun? Sen  SPÖ'nün içinde  başbakandan sonra en fazla oyu  alan adamsın, ve senin SPÖ'nün   içinde siyaset yaparken etkin yoksa, ve sana rahmen SPÖ böyle bir kanunu çıkarıyorsa, sana neden bir sandalye versinler ? SPÖ salak mı?

Bu  islam   kanunu çıktı. Şimdi bundan etkilenen  camiler ve derneklerin hali ne olacak? Bu  camiler  bundan sonra gelip Yakup Gecgel 'den izin mi alacaklar? Mesela İGGÖ  içinde  bir cami  artık İGGÖ  ile bağlantısının  olmadığını  söylersen, ne  olacak. Yeni kurulan bir cami İGGÖ  girmek istediğinde ne olacak? Bu  din dersi öğretmenlerinin  hali ne olacak? Müslümanların   ikinci sınıf  vatandaş  olmaları İGGÖ'yü  rahatsız ediyor mu?  Eğer ediyorsa buna karşı ne yapmayı  düşünüyorlar? Bunları  bize Mustafa   Yıldız sen anlatsan nasıl olur? Bak ben diğerlerinden   bir cevap beklemiyorum, ama senden  bekliyorum. Sonuçta  Zeydini Insbruck'ta şimdilik  içi boş  röportajlar veriyor, çok şükür hala Ednan Aslanın seviyesine erişemedi. İşin  gerçeği ise , ortalıkta gezinen  o kadar adamın içinde tek ilahiyatci olan  o. Eğer  Avustruya'da bir ilahiyat  fakültesi  kurulacaksa  onun başına madem müslüman  olma şartı  aranmıyor bari ilahiyatçı olsun. Sonuçta Seydini  Marmara ilahiyatta  eğitim aldı, ilahiyatın  eksiklerini bildiği kadar   gercek ilahiyatçının öneminide  bir o kadar bilmesi lazım. En azından Seydini müslüman olduğundan utanmıyor. Sonuçta yanlış doktor  candan yanlış  imamda  dinden eder. Eğer  ilahiyat fakültesi  Ednan Aslana kaldı ise yaziklar olsun.

Ben bu kanun  sürecinde  yaşadıklarımdan çok utandım, müslümanları   temsil eden insanları  görünce  korktum, ferasetsiz, basiretsiz  insanların  eline  güç ve iktidar verirsen  olacak olan budur. işin daha  vahimi ise Mustafa Yıldız, senin dışında   bu kanunun  etkilerini  gören  olduğuna  inanmıyorum. Bu kanunu yapanlar, destekleyenler,  olmasını  isteyenler,  karşıymış  gibi  görünüp iyi  yanlarını   anlatanlar,  bu kanunun  altında kalacaklar . 2015 yılına gelmişiz,  etrafımızda büyük değişikliler  oluyor, Avrupa'da bir ateş yanıyor ve bizi temsil edenler,  kendi işlerini, kendi  derneklerini,  camilerini  düşünüyorlar. işte bunun sonucudur  bu kanun. Bundan  işi  ehline vermediğimiz  için  hepimiz sorumluyuz. Şimdi bu kanunun  iyi  yanlarını  telvizyonlarda bize anlatan adamlar, yarın Diyanet işleri başkanı   Viyana'ya gelince  ona  ne anlatacaklar?
 

Not: Schiedsgericht yani Hakem Kuruluna , yine  iadeli taahhütlü ( Eingeschrieben) mektup yolladım, belki birileri  bu sefer  karşılık verir. 











Dienstag, 10. März 2015

Ednan Aslan'a Mektup

Ednan Aslan'a Mektup


Seninle ilk  olarak Hörlgasse'de  İRP binasının  önünde karşılaştık,  Sen Yeryüzü dergisinde yazdığını söyleyince  bende  abonesi olduğumu  söyledim. Senin de radikal islamcı bir  çizgiden geliyor  olman ve  Ünivesitede böyle  önemli bir yerde  olman, ne diyeyim beni  biraz  sevindirdi,  hatta mutlu etti. Yeryüzünde  ne yazdın bilmiyorum, araştırmalarıma rağmen  metinlere  ulaşamadım, ama senin Pädagoji  Skriptini okudum, Adorno ve Habermas'tan sonra  bayağı  çarpıcıydı. Kuran hikayelerini  ancak yarısına  kadar  okuyabildim. En son şaheserini ise, ancak bir Rezensiyon okuyabildim,  orda  kitapta   3 sayfa boyunca Youtube'un  ne  olduğunu  tarif ediyormuşsun. Seninle uzun  zamandan beri tanışıyoruz, benden ilk defa senin için  bir araştırma yapmamı  istediğinde, işsiz  bir Master  öğrencisiydim, hafta sonu taxi kullanıp  hafta ortası üniversiteye gidiyordum. Sende Siyaset Bilimi okumuştun,  aynı benim  gibi.  Aslında  birbirmize benzer  yanlarımız  vardı. Benden Türkiye'deki  Diyanet sisteminin  tarihi  sürecini bilimsel  bir tez  olarak  yazmamı istedin, çokta  iyi para teklif ettin. Ben düşüneyim diye  gittim, sonra düşündüm ,  kendime sordum,  ne yapmam lazım  acaba  burada: Ebu Zer gibi  mi  davranmalıyım? Yoksa Hz. Ömer gibi mi? Bende  kendime dedim ki  sen hem Ebu Zer hemde Ömer  ol ve yazmadım,  aynı zaman da  kendi  kitabımı yazmaya  başladım. Şimdi  yeni anladım  ne yapmak  istediğini, kime yazdırdın bilmiyorum ama onunla  bu  yeni islam Kanununa bayağı yardımcı olmuşsundur. Koskoca dünyada  bu kanunu savunan  bir avuç  insan var  ilginç degil mi ? Ednan Aslan, Fuat Sanaç, Birol Kılıç, Sebastian Kurz, İKG başkanı. Geçenlerde  senin resmini Die Zeit'da  gördüm, yaşlanmışsın. Talihin  biraz  geç tekabül etti. Olsun  şu yalan dünyada  insanın  başına  bir defa gelir böyle bir fırsat. Düşünsene seni, yani Ednan Aslan'ı, ilayhiyatçı olmadan  Din Dersi Öğretmenliği  başkanı yapıyorlar. Çok iyi  hatırlıyorum  yine samimi  bir telefon konuşmasında  bana dert yanıyordun: "Sinan, kafası basan öğrenci pedagoji okumuyor,  pedagoji okuyanın  içinde kafası basan  öğrenci  din pedagojisi okumuyor, din  pedagojisi  okuyanın içinde  kafası basan İslam din  pedagojisi  okumuyor. Aslında bu  mantıksal önermelerin  doğru, peki  burdan  hangi  sonuç  çıkıyor biliyor musun? Evet, sende o öğrencilerin hocası oldun.

Yanında senden daha zeki hiç kimseyi  bırakmadın. Halit bile seni terketti. Geçen sene yazın seküler bir Kürt arkadaşımız  bize Anket yapmak için  müslüman aradığını söyledi. Bende merak  edip yolla dedim, bir de ne göreyim Ednan Aslan tarafından yapılan bir saha araştırması "Muslimische Milieus". Müslümanların  terröre  olan meyillerinin tespit edildiği bir bilimsel çalışma. Ben bizzat  inceledim hatta  arşivledim. Bu  çalışmayı   yapacak bir müslüman bulamamışsın, buna çok sevindim. Gelen arkadaşada Afro da  herkes ile yapabileceğini söyledik. Gerisini sen  biliyorsun. Beni asıl şaşırtan  ne  oldu biliyor musun?  Bana  doktora çalışmam  için MJÖ  tavsiye ettin. Ben neden diye sorunca, MJÖ'nün gelecekte  çok  önemli olacağından  bahsettin. Birincisi doktora konusu  olarak  yapmak istediğim bir  konu değildi,  ikinciside  içinde arkadaşlarım ve tanıdıklarım vardı, üçüncüsüde sen  böyle bir şeyi  tavsiye etmiştin. Neden MJÖ'yü  bu kadar merak ettiğini şimdi  yeni  anladım. Evet haklısın,  korktuğun  kadar  var, onlar seni çoktan geçtiler, sen İslam Kanunu  zoru ile  öğrenci  bulamazken, onların  öyle bir  sorunu yok. Sadece bizim Netzwerk'teki müslüman kızların sayısı senin bütün  öğrencilerinden fazladır.   Yaptığın  araştırmalar hep müslümanlar  üzerine  hatırlıyor musun? Yetiştirdiğin  öğrencin Mouhanad Khorchide fitili  ateşleyip  gitti. Onun  korları üzerinden sende ateşi devam ettirdin. "Sinan bu derneklerin hali ne olacak?" diye sorduğunda hep  boynum  bükük  kalıyordu. Sana  her  konuda  argüman  bulabiliyorken derneklerin ve camilerin  hakkında  ben  bile çaresiz  kalıyordum. Çünki  haklıydın,  Avusturyada  entegrasyonun  önüne en büyük engel  bu  cami ve  derneklerin  eski, ilkel yapıları. Doğru söylüyorsun, 2011 yılında  1976 Yozgatı  yasayan insanlar var. Haklısın,  kendi içinde bile demokratik olamamış  bir müslüman  cemaatiz ama  onlar bizim  insanlarımız. Senin İGGiO'den daha  tutarlı olman böyle bir kanunu savunmanı  haklı  çıkarmaz. Eğer cami, dernekler ve İGGiO demorkat değilse,  bunun için  gidip  hükümet  ile  ırkçı bir yasa  yapılmaz ? Bu kanun yüzünden Avusturya'da, Avrupa ve Dünyada nelere yol açıtığınızın  ne sen farkındasın nede İGGiO. Cemaat sürekli  geriliyor,  camiler kapanıyor, çok azı toplumun sorunlarına  çare  üretebiliyor,  çoğu  varolan  sistemi  ayakta tutmaya çalışıyor. Seninle ilk ciddi  çalışmamız  İGGiO anayasası olmuştu. Benim için çok  değerli bir çalışmaydı, çok şey öğrendim. Dünya dinler  tarihi, din devlet arası ilişkiler, Roma dönemi ve  modern  batının  ortaya çıkışı,  Vestfalya antlaşması ve 1976 İslam Kanunun  aktif  hale getirilmesi. İGGiO' nun anayasasını 4  farklı dini cemaat  anayasalari ile karşılaştırdım. Benim icin  çok değerli  bir bilgiydi. Düşünsene ben geçen  hafta  İGGO Scheidsgerichte Hakem Kuruluna , itiraz  dilekçesi  yolladım. Zannedersem hala  Schiedsgricht'in  nerde olduğunu  arıyorlar. Beni  en cok ne üzüyor biliyor musun?  Seninle  birlikte  bu  anayasanın değişmesini  daha demokrat  bir IGGÖ  istedim. Müslümanların ancak demokrat  olduktan sonra  haklarını arayabileceklerini  biliyordum. Sen Anas Schakfeh döneminde de  denedin,  başaramadın , senden çok daha  uyanık biridir  Schakfeh. Sende  onun yerine  Türk  olan  Fuat Sanac'ın seçilmesine  yardımcı oldun. Bak başından beri  Fuat  hocaya  yazıyorum ama  kendisinin  cezai  selahiyeti yoktur. Beni üzen yer sen  Fuat hocanın cezai  selahiyetinin  olmadığını   biliyordun da  neden onu böyle bir sorumluluğun  altına attın? Fuat Sanac yaptığının  hala farkında bile değil, şurda  son zamanlarda çektiği  çileye  bak. Fuat Sanac seçilir seçilmez  hemen Dialog Forum İslam  başladı, bundan Fuat Sanacın bile kasım 2014  haberi oldu.  Hala bütün  kanallara çıkıp mailleri  camilere yolladığını  söylüyor  garibim.

Bu kanunu  tek başına planlayacak kadar sende  ne cesaret var  nede  akıl var. Sen sadece  fırsatları kolladın. Senin için  karşılaşıtığın   herkes  sadece  bir  basamak oldu,  hedefini hep  yükseğe diktin, şimdi de Avusturya'daki ilk  ilahiyat  fakültesinin  Dekanı olacaksın. Bak  kimseye  gelmez  böyle bir şans çok haklısın. Ama  ne  pahasına? Senin  bu  Kanun çıkarken kiminle ne anlaştığını bilmiyorum,  umurumda da değil, ama bu kanunda  bir madde senin için çok  önemli. Çünki  kafire  razı olmamak için sana  evet dediler. Sonuçta sende  Türksün aynı Fuat Sanac  gibi,  yani  Avusturya'daki çoğunluğu  temsil ediyorsunuz. Bana bir gün büronda bir hatıranı anlattın, senin  Sosyal hizmetler  görevlisi iken,  şahit  olduğun  bir olay, 7  yasındaki   kızına tecavüz eden,  bir dinci , kızın  ifadelerine göre  babası  tecavüz ettikten sonra  gusul abdesti alıp namaz kılıyormuş. Acaba  bu olaya şahit olduktan sonra mı  değişmeye  karar verdin?  Radikal islamcılıktan  geliyorsun, Almanyada  klasik cematlerin  icinde bulunuyorsun, bazen taxi kullanıyorsun, bazende  sosyal  hizmetler,  sonra birden talihin  dönüyor, ve  Viyana'da İslam Din  Eğitimi bölüm başkanı  oluyorsun. Klagenfurt'ta yapılmış, ama  ulaşılamayan bir pädagoji   dokoran var. Bence sen Viyana'ya  gelip  bu  İGGO'nün  halini görünce  asıl şoku yaşadın ve kendi kendine dedin ki: eğer bunlar müslümanların temsilcileri ise , bende ilahiyat  profesörüyüm. İşte  o an aklına geldi bu  arzu,  hemen siyasi  aktörlere  baktın, sende biraz  Hz.  Ömer feraseti var,  atlarını  tek  tek  oynadın, bazen tökezlesende, sonuçta  hukuk fakültesi  bile bitirememiş bir bakandan ve  bir kanunu bile anlamayan başkanla  tarihe imza attın, sırf sen  açılacak ilahiyat  fakültesinde  dekan  ol diye. Kasım 2014  lise  müdürlerine ve öğretmenlerine  terörist müslüman öğrencileri nasıl  tanıyacaklarına dair bilimsel bir konferans  vermişsin. Duydum  masallah, şubhanallah, emhamdülillah, yani, ahi ........kelimeleri  sinyal kelimeler,  bunlar tehlike belirtileri,  yoksa  böyle öğrenciler ilerleyen zaman da youtube üzerinden kafa kesebilir. Ben her  katliam haberi duyduğumda   yüreğim  yanarken, sen ne kadar  hakli olduğunu  düşündün . En son Standard'a  müslüman  olduğundan utandığını   bile söyledin. Peki  sen adında İslam  olan tek devlet kurumunun başında çocuklarımızı  eğiten din dersi hocalarını  eğitmekten utanmıyor musun?  Bununla da yetinmeyip  bizim imamlarımızıda mı sen yetiştireceksin?  O zaman imamlarda  utanacaklar mı  müslüman olduklarından?

Açtığın hasar , yaptığın kötülük yetmez mi? Bak  bizim Netzwerk kurulduğundan bu yana duyduklarımı  duysan seninde sinirlerin bozulur.  Ben o kadar denyo  müdür  hoca tanıdım ama  bu kadar zıvanadan çıkanını yeni görüyorum. Şu İslam kanunu çıkarken başımızda patlayan bombalar  katliamlar arasında sende sürekli  Avusturya'nın  her  saygın gazetesinde  islamın ancak senin kontrolünde  değişebileceğini  söyledin. Yeni ilahiyat fakültesi  selefiliğinde de ISİS'inde tek çaresi. Hani o  gözü yaşlı okuldan evine giden başörtülü küçük  kız var ya, senin kışkırttığın bir  seküler manyak ögretmen tarafından  kalbi kırılan. Ağlayarak  eve gidiyor, artik sevilmediğini  düşünüyor,  onun için  bu  şehir, bu  dünya yaşamak için çok acı. Dün mail aldım 5. Viyanada  adamın  evinde kelimey-i şehadet  bayrağı asılı diye.  WEGA  içeri  basıyor, ve adam herşeyini  kaybediyor. Senin  eğittiğin  polisler  bunlar. Yarın  ilk okul  çocukları için aynı  kışkırtmayı yapacakmışsın , artık 8 yaşındaki  çocuklara terörist diye mi bakacaklar okulda? Başkalarının  acılarının  hissetmeyene  piskopat denir, ançak pisikopat birisi, acı çeken birisine bakıp bundan etkilenmez, eğer sen bizim  okuduğumuz bütün gazeteleri okuyup  acı hissetmiyorsan,  piskopatsın. Ama senin  pisikopat  olman beni ilgilendirmiyor. umurumda da  değil Avusturtyalıların meşhur  sporu, bodrumda  pisikopatlık  oynamaktır, istersen  deneyebilirsin. ama  senin pisikopatılığın yüzünden okul çocuklarının  terörize edilmesine tahammül edemem. Ne yazık ki  ne Schulamt  nede İGGÖ seni birkez  olsun kınamadı,  uyarmadı, anmadı bile. Kendi  öğretmenlerini bile  koruyamayan, kendi öğrencisini  önemsemeyen bir İGGÖ böyle bir  kanun yapmış cok mu? 


Madem İGGÖ ve Schulamt  görevini yerine getirmiyor  bunu ben yapayım. Sınırı aştın Ednan Aslan, şu  yaptığın İslam Kanunu pisliğini biz azimle imanla,  hırsla çalışsak  en iyi ihtimal ile, 20  senede temizleyeceğiz.  Yetmez mi bu yaptıkların? Hani birgün bana demiştin: zamanın meşhur  İslam uzmanları halkta bir tabanı  olmayınca   medya tarafında bir süre servis edilirler, sonra  yüzleri eskir,ve değiştirilirler diye.  Seni de tüketmedik mi artık ? Seninde  yüzün eskimedi mi? Bir defolup  gitsen, bizi bir rahat bıraksanda biz senin ve İGGÖ'nün  yaptığı pisliği bir temizlemeye başlasak, siz  hala  üzerinde tepinirken  zor  oluyor. Adnan hoca  büyüğümsün, şimdiye  kadar  yaptıklarına  birşey demedim, sadece bir defa Almanca bir yazı yazdım, sana  bilimsel bir cevap olarak ama hiç bir  gazete senin ki kadar değerli  bulmadı, ama sen bile okudun. Senin yaptığın her  zırvalığa cevap  verecek zamanım   yok ama  yarın ki seminerini  yapma! Aklıma  o ağlayan kız çocuğu  geliyor, öfkeleniyorum. Allahtan korkmuyorsun, kuldan da utanmıyorsun, vicdanınıda  yüreğinde derin bir mahsene kapattın , ama  korkuyorsun. Kendini sahte  gülümsemelerin arkasına saklıyorsun . Seni en son gördüğümde aynı sahtekarlık ile bana  gülümsedin, midem bulandı dayanamadım  ki bunu  çok nadir yaparım: bana  bir daha selam verme dedim. Adnan Hoca  yarınki kışkırtmanı yapma  oldu mu !  Ve  bana asla selam verme!





Sonntag, 8. März 2015

Bu kanun kimlere dokunacak ?

Bu kanun  kimlere  dokunacak  ?


Lütfen yazının  içeriğine  konsantre  olun,  ben yine arada bir zıvanadan çıkabilirim,  çünki size anlatacaklarım sınır bozucu şeyler. Şimdi bu  kanun  insanları  nasıl etkileyecek ? Yani  sokaktaki adam  bu kanunu nasıl  hissedecek? Yani bu kanunun  iyi  yanları nedir?   Yani  kebapçı   Ahmet, taxici  Sinan  ve muhasebeci Nihat  bu kanunu nasıl yaşayacak?  Bunu  size  anlatmadan  önce  ben  bir durum analizi  yapayım. Şöyle olaya dışardan  bakar isek.  Yeni İslam kanunu bir çok aktörün karşılıklı çıkar ilişkileri ve  koalisyonları ile dolu, ben burda  dış mihraklara  girmeyeceğim,  benim  analizimin konusu iç  mihraklar.  Dış mehraklar  hususunda Fuat  Sanac  çok daha bilgili. Bu  Dialog Forum İslam aslında  Fuat Sanac tan önce denendi. O zaman ki  başkan Anas Schakfeh gercenten  Fuat  Sanac'tan  çok daha diplomatik bir adamdı, ama onun zamanında da İGGO demokratik ve tranzparenz değildi. Ednan Aslan daha yeni  yeni ısınma turları  atıyor o  sıralar, röportajları  sadece die Presse de yayınlanıyor. O sıralar daha müslüman  olduğundan utanmıyordu. Bu  Dialog Forum İslam girişimini  denendiğinde  Schakfeh  olayı  gördü ve bütün dinlerin olduğu  ortak bir  platform teklif etti. Bu  şekilde eğer  konuşulacaksa  bütün dinler  bereber  konuşsunlar ve  ordan ortak bir karar çıksın, bu şekilde tartışmayı geniş bir alana yaymış olursun , işte  o zaman"Auslandfinazierung" yurt  dışı  finasmanı meselesi konuşulurken Kartholik kilisesi bu bizim kırmızı  çizgimizdir deyip atacak. Yani  hükümet  böyle  bir kanunu  uygulayamacak. 


Çok iyi  hatırlıyorum  yeni  anayasa  uzun bir aradan sonra  geldi,  ve  ben dahil herkez yeni  bir başlangıç daha  katılımcı , demokrat  bir İGGO  hayal ettik, ATIP  uzun zamandan sonra  İGGO  katılmış yeni  bir soluk ve ekip  getirmiş,  bir  önceki İGGO den daha geniş bir kitleye hitap  eden yeni bir  kurum. Fuat Sanac  Avusturya'da yaşayan  bütün türklerin uzun yıllar çektikleri  bir hasreti giderdi.  En sonunda İGGÖ'nün başına  bir Türk  başkan geçmişti. Büyük bir uzlaşmanın mütevazı bir sonucu. Ta ki  kasım 2014 de kadar,  o zamana kadar bende kendisini  değişik  yer ve zamanlarda  gördüm dinledim ve okudum,  cami  açılışları,  kermesler. Bir başkana  yaraşır bir şekilde  her çağrıldığı  yere gitti, sonuçta anayasaya göre  görevi  İGGÖ  dışarıya temsil etmek ve  Obersterrat  yani  yürütme kuruluna  başkanlık  etmek.  Bu  Obersterat 11 kişiden oluşmakta  ve eğer bunlar isterlerse  başkanı  görevden alabiliyorlar. Şimdiye kadar  böyle bir  girişimde bulunmadılar. Fuat  Sanac'ı  gören Ednan Aslan hemen ÖVP ye  koştu  ve dediki şuan istersek Nürnberger Irkçılık kanununu bile geçiririz  çünki İGGÖ başında Fuat Sanac var. Hemen Dialog  Forum İslam başladı,  sonunu  görmeden  ( bak  burda  iyi niyetli  yaklaşıyorum  Ednan Aslan ile anlaştılar  demiyorum) bu  tezgahın  içine  girdiler. İlkesel  olarak  islam düşmanı  olan bir ÖVP ve  ilkesiz  bir SPÖ den pazarlık etsen ne çıkar. Eğer  Fuat Snac  gerçekten anayasal yetkilerini  kullanmış olksaydı, eğer Fuat Sanac  gerçekten  idare edip  siyaset yapmış  olsaydı işte  o zaman  bugün bize  bu kanunun ne kadar  güzel olduğunu açıklamazdı. Fuat  Sanac  kanunun  iyi  yanlarının  olduğunu da söylüyor,  her ne kadar kendisi kanunun kötü  yanlarına  karşı olsada. Aslında  Fuat  Sanac  bu bilgiye  gerçekten ulaştı ama  ne yazık ki  bu bilgiden  bir eylem yada siyaset  üretemedi, çünki  o başkan  olmayı sadece cami  açılışlarına gitmek ve islamın Avustruya'daki  sevimli yüzü olmak zannetti. Oysa  hemde böyle  fırtınalı  bir dönemde İGGÖ  başkanı olmak demek ateşten gömlek giymek demekti. Ben Fuat Sanacın belki şimdi  biraz farkına vardığını  düşünüyorum.

Fuat Sanac bu  dialogdan kimseyi haberdar etmedi, kendisi her basın açıklamasında kendisine  gelen mailleri  yönlendirdiğini  söylüyor ama bir maili bir adresten başka bir adrese yollamak  başkanın görevi değildir. Başkanın görevi o mailde  neler yazdığını  insanlara doğru ve  samimice anlatmaktır.  Sonuçta  Fuat Sanac  orda bostan  korkuluğu değildir. Bulunduğu  makamın anayasal  tarifi  müslümanları  dışarıya temsil  eder diyor.  Siz  bu kanun sürecinde  her hangi  bir temsiliyet  gördünüz mü? İslam   kanununu  Avusturya'da hala savunan iki kişi  var medyada biri  Fuat Sanac  biride Sebastian Kurz. Sizce bu kanunu  savunmak utanılacak bir şey değil mi? Sizce  müslümanları   temsil eden bir başkan kendisini ikinci sınıf bir dini topluluğun  başkanı yapan bu kanundan utanmıyor mu? Ben  müslümanları   böyle bir başkan temsil  ettiği için  utanıyorum ama Fuat Sanac  hala bu kanunu ısrar  ile  savunuyor? Lütfen birisi  Fuat Sanac'a anlatsın; şuan  kendisi Avusturya açık hava gettosunda yaşayan müslümanların  ikinci sınıf  başkanıdır. Başkan  banunla da kalmıyor bize  kanunun  diğer  başka  güzel  taraflarınıda anlatıyor. Artık  müslüman  mezarlımız var ve bu kanun sayesinde bu mezarda  müslümanlar  öldükten  sonra  müslüman  olarak  ebedi kalabilecekler   bunu  pazarlıklarda  çetin mücadelesi sonucu  elde etti. Benim bu islam kanununda  tek güzel bulabildiğim yani budur, müslümanlar mezarlarında  ebediyen kalırlar, yani  hıristiyan  mezarları  gibi  süreli değildir,  bence  bu madde  bu kanunun tek iyi  yanıdır.

Bu  en son İGGÖ seçiminden sonra beklediğimiz  olmadı , eski  düzen aynı şekilde devam etti, burda  ATIP de  üstüne düşen feraseti  gösteremedi. Evet  biliyorum bir diplomat  olarak Müşavirin bulunması  teknik  olarak  bir hata,  ve ATIP müşaviri  süreli  geliyor, tam integre  olacakken geri dönüyor  siz  burda ATIP içinde  burayı tanıyan  siyasete,  olaylara  dile, hakim bir  karar merci üretemedikten  sonra,  sizin hakkınızda  her türlü kanun çıkartırlar. Beni esas cildirtan , kasım 2014 den beri  bu olayın  içindeyim,  ilk  baştan bu yana siyasi  tartışmayı   dağıtmayı planladım. İlk yaptığım Panelde moderatör  olarak  inançlı  bir  katolik Adalbert Kırım seçmek oldu, çünki bir  katolik olan Adalbert Kırım  yeni islam   kanununa Fuat Sanac tan daha fazla  karşı  duruyordu. Kanun sürecindeki bütün aktörleri  içine alan, bir  Panel olacaktı , SPÖ bir yetkili yolladı , son andan ÖVP de yolladı ama  Fuat Sanac  gelmedi. Eğer gelseydi ve  bizim sorularımızı  cevaplasaydı, eğer  yanina diğer başka  dini cemaat ve dernekleride alsaydı, bu kanun  için  kamuoyu  yapsaydı,  insanları  bilgilendiren, videolar, metinler,  programlar düzenleseydi,  kanuna karşı  bir yürüyüş  düzenleseydi. Fuat Sanac bize hep hükümetin kırmızı çizgilerinde  bahsetti,  birde  kendi  kırmızı çizgilerini   görsek. Var mı  Fuat Sanac'ın kırmız çizgileri?  Yoksa  o her kırmızı  çizgiye  uyum sağlıyor mu  ? Yoksa  onda hep  beyaz  çizgi mi var? Ben  müslümanları   temsil eden bir başkanın  birden çok  kırmızı  çizgisi olduğunu  düşünüyorum. Mesela  müslümanların  ikinci sınıf vatandaş  olmaları   kırmızı  çizgisi olmalıydı. Hükümet her halükarda bu kanunu çıkaracak biz  istemesekte diyor Fuat Sanac, peki senin görevin  orda çıkan  kanunları uygulamak mı? Yani  sen  olmasaydın başka biri başkan olsaydı oda mı senin gibi  bu kanunun ne kadar güzel olduğunu  bize anlatırdı?

Senin  Ednan Aslan  gazeteye  çıkıp  müslüman  olduğumdan  utanıyorum dediğinde, basın açıklaması  yapıp  kınaman gerekiyordu. Eğer sen  çıkıp   o zaman Ednan Aslan'a isminin  basında islam  olan tek  devlet kurumunun yöneticisi müslüman  olmaktan utanıyorsa derhal  istifa  etmelidir diye  açıklama yapsaydın, şimdi  bu  yeni islam kanunu yerine  gürtel de yapılacak camiyi  konuşuyor olacaktık. Bu  anlattıklarım sizinde sinirinize   gidiyor mu? Eğer Fuat Sanac yaptığımız  Panele  gelseydi ona  dünyadaki  tanınan saygın bütün dini  kurumları ve üniversiteleri ile birlikte  Viyana'da 1 ay içinde bir program düzenlemeyi  teklif edecektim. Düşnebiliyor musunuz? Aralık ayında Viyana'da Avrupa ve Dünyadan gelen alimler, islam kanunu hakkında  bir  hafta tartışacaklar. Böyle  bir ortamdan yani  bütün dünyanın akademik ve medyatik  olarak  yoğunlaştığı bir yerde  böyle bir kanun çıkarmıydı  sizce? Yeni islam  kanununa karşı parlamento önünde  yapılan gösteriye  150 kişi katıldı. Ben  bile bazen  uzaydan kontrol edildiğimi  düşünüyorum,  iki milyonluk bir şehirde 150 kişi  içinde olmak  pek  hayra alamet değil.

Ednan Aslan  her  televizyon kanalında, her gazetede islam  kanununu savunuyor, size de tuhaf geliyor mu? Fuat Sanac ta savunuyor. Ednan Aslan aralık ayında  Lise  öğretmenlerine dini  radikalleşmaye karşı bir  konferans verdi. Bu konferansta  Avustruyalı lise  öğretmenlerine radikalleşen   müslüman  öğrencileri  nasıl tespit edecekleri hakkında  derin  teolojik  bilgisi ile  aydınlattı. Eğer bir öğrenci şu  kelimeleri  kullanırsa, radikalleşme tehlikesi olabilirmiş: Maşallah, Şubhanallah, Elhamdülullah, Bruder , Ahi, Yani ...........  Ednan Aslan Viyanın  ortasında  bütün  lise  öğretmenlerine bunları anlatıyor  ve  İGGÖ başkanı  buna karşı  bir tepki göstermiyor? Sizce  Ednan Aslanın yaptığı mı  ahlakidir? Yoksa Fuat Sanacın bu  olaya tepki  göstermemesi mi ? Daha  vahim  olanı  Ednan Aslan gelecek hafta İlkokul  öğretmenlerine  radikallaşmeye karşı  bir konferans  verecek. Yani  muhtelemen eski  yazdıklarını powerpoint kullanacak  ve  İlkokul öğretmenlerine eğer okulda çocuklar maşallah, şubhanallah, ahi, yani  gibi  kelimeleri  kullanırsa  radikalleşme  tehlikesi olduğunu anlatacak. Şimdi  Avusturyalı  ortalama ilkokul   öğretmenini  getirin gözünüzün önüne , Viyana'daki öğrencilerinin yarısı müslüman  olacak  bazı  yerlerde  sınıfın  2/3  müslüman. Bu öğretmenler  senin  benim  çocuğumu  eğitecek, kebapçı       Ahmet, taxici  Sinan'ın, muhasebeci Nihat'ın çocukları  okulda, selamün aleyküm, yani, elhamdülillah  dediği  için, öğretmeni  tarafında  şüphe  ile bakılacak,  belki çok  söylüyorsa ,  müdürün yanına çıkacak,  belki  okula polis  çağıracaklar,  kobralar silahlı gelip  potansiyal teröristleri  inlerinde  yakalayacak, düşünebiliyor musun muhasebeci Nihat? Sana işte  telefon geliyor,  okul idaresinden  çocuğun  hakkında  önemli bir gelişme için, sende kafanda bin bir senaryo ile okula koşuyorsun, karşında  Avusturyalı tipik bir  ırkçı  ÖVP yada SPÖ'lu  bir öğretmen, ve seni  çocuğun tenefüste  elhamdülillah dedi  diye  uyarıyor,  sen  ne söylerdin çocuğuna? Oğlum  Fuat Sanac bizim  için elinde  geleni  yaptı, hükümetin kırmızı çizgileri var ama, hem bu kanunun iyi  yanlarıda  var mesela sen  öldükten sonra ebediyyen  mezarda müslüman olara kalacaksın,  ölene kadar  ikinci sınıf vatandaş  olarak yaşayacaksın ama  unutma bunu  Fuat Snaca borçlusun, eğer  o  olmasaydı, hükümet  her halükarda bu kanunu yapacaktı, şükür ki  Fuat Sanac  var,  o İGGÖ   başkanı  olmasaydı biz ne yapardık?  Ne  olurdu  Avusturya'daki müslümanların   hali? Sonra çocuğunun  gözlerinin içine  bakarak bunları söyleyip  eve giderdin değil mi? Şu  ana kadar İGGÖ den  bu  yapılacak  Anti-Terrör   kursu için bir açıklama  gelmedi,  inşallah İGGÖ'nün  olaydan hala haberleri yoktur, eğer yoksa  hemen bir açıklama yapsınlar lütfen.


Ne zaman  müslümanların  düğünlerini  kamu  güvenliğine aykırıdır  diye yasaklamaya  başlarlar bilmiyorum, ama bu  kanunda bunu yapmak çok  kolay. Peki  Fuat Sanac  kimi temsil  ediyor?  Fuat Sanac bulunduğu makamı babasının mali zannediyor,  orasını kendi  dükkanı zannediyor,  kendi  görevi, yani  İGGÖ  başkanı  olması  maaş  bordrosunda değişmedi  o hala Chefinspekteur  maaşı alıyor, yani Avusturya devleti  veriyor, aslında  bulunduğu  makam gereği msülümanları  temsil ediyor ama maaşını  devletten alıyor, aynı  Ednan Aslan gibi. Oda  maaşını devletten  alıyor ve müslümanların din dersi öğretmenlerini yetiştiriyor ,  her ne kadar şu sıralar müslüman olmaktan utansada kebapçı   Ahmet'in, taxici Sinan'nın  ve muhasebeci  Nihat'ın çocuklarının   din dersi öğretmenini yetiştiriyor,bu  yeni kanuna göre Ednan Aslan  muhtemelen bu  açılacak yeni İlahiyat fakültesinde  Dekan olacak, yani imamlarımızı  müslüman  olmaktan utanan biri yetiştirecek,  ne  güzel değil mi? Peki şimdiye  kadar  bu  Ednan Aslan  hakkında İGGO yada  herhangi başka bir cami, dernek,  kurum  kuruluş bri kınama, yada itirazda  bulundu mu ?





Freitag, 6. März 2015

Kanuna neden karşıyız?

Kanuna  neden karşıyız?




Bundan önceki yazımı okuyanlar stiline çok takıldırlar,  söylediklerimin içeriğine ciddi  bir itiraz gelmedi. Bu mesele  ne benim nede Fuat  Sancın şahsi  meselesidir. Bu mesele ne camilerin nede  cematların meselesidir. Avusturya'da  çıkan bu  alev kısa sürede  bütün Avrupa'yı  saracak. Onun için  benim gibi  ağzı  bozuk bir hergeleye  takılmayın ,  bu itiraz  ettiğim noktalarda bir eksik, hata  noksan  var mı? Yalan yanlış , yazdığım yada  bilmediğim  bir yer  var ise  itiraz et. Burda  Lise komposuzyonu  değerlendirmesi  yapmıyoruz. İslam Kanunu  diye  bir felaket var başımızda ve bu felaketi müslümanları temsil  edenler pazarlık etmişler  hemde bizim haberimiz  olmadan. Şimdi birileri bu  temsilcilere hatırlatsın. Bizim neden karşı  olduğumuzu. Birde şu  dış mehraklar meselesi var  gülsem mi ağlasam mı  bende bilmiyorum? Ama sonuçta  dış mihrakların kotrolünde de  olsa bu  İGGO nun usulsüz  bir oylama yaptığı gerçeğini  değiştirmez. Bu Fuat Sanac'ın neden kamuoyunu bu son 3 yılda  bilgilendirmediğini de  değiştirmez.  Ben  Avusturya'da yaşayan bir müslüman olarak beni  ve benim neslimi ilgilendiren böyle önemli  bir kararda bir grup insanın kendi cami ve cemaat çıkarlarını ümmetin  önünde görmeleri ilgilendirir.Ayrıca  bu  insanların  asıl kaygılarının   islam olmadığını  gösterir. Bakalım  bu sefer  içeriğe konsantre olabilecekler mi?

Bu kanunda  kesinlikle karşı olduğumuz noktalar:

1- Kanunun bir çok yerinde  gereğinden vazla  bir şekilde, Müslümanların kanunlara karşı saygılı olması  gerektiği vurgulanıyor, bu şekilde  Toplumda herhangi  bir grup Stigmatize edilerek, ötekileştiriliyor. Bu  şekilde  toplumda sadece bir  gruba  yönelik  özel alanlar açılıyr. Buda  iki ayrı  hukuk demek. Bu hali ile  Anayasanın genel  geçerlilik  ilkesine aykırıdır. Diğer  dini  cemaatlerin hiçbirinde  bu  ve buna benzer  ifadeler  bulunmamakta.

2- Bundan  sonra  Yurtdışından  finansman sağlanamayacak. Avusturya develeti  diğer dini cemaatlere  böyle bir uygulama getirmiyor. Bu kanun ile Müslümanlar  sadece  ayrı muamele görmüyor aynı  zamanda şüpheli muamelesi  görüyor.  Bu kanunun ruhuna bakarsanız  Şüphe yatmaktadır.

3- Süper yetkiler ile donatlmış  bir İGGO başkanı ve Fuat  Sanac'ı  hiç rahatsız etmiyor ama kendisi  süper yetkileri olan bir Başbakandan çok rahatsız. Artık  Avusturya'da 2015 yılında bir başbakan  hiç bir  hukuki süreç  işletmeden hiç bir parlamenter  yol  kullanmadan, sadece  bir yazılı  emri ile istediği  camiyi  hatta İGGO yu kapatabilecek. Böyle yetkiler sadece savaşlarda yada sıkı yönetimlerde  olur. Bu kanun ile din devletin  kontrolüne  girmiştir,  bunun bir sonraki  aşaması Cuma  hutbelerinin  Başbakan tarafından yazılmasıdır.

4- Bundan sonra sadece Viyana Teoloji fakültesi mezunları imam  olabilecek. Basında islamdan utandığını söyleyen her fırsatta islamın  ne kadar geri,  yobaz olduğunu bilimsel olarak  açılayan birisinin  yetiştirdiği  imamların   arkasında  namaz   kılacağız. Kılmak  zorundayız çünki devlet  hangi  imamın arkasında  namaz  kılacağımızı  belirliyor.

5- Bundan sonra  birbirinden bağımsız  kendi  başına  yaşayan camiler  olamayacak. Bundan sonra cami açmak isteyen İGGO den izin  isteyecek ve İGGO hiçbir sebeb  göstermeden red cevabı   verebilecek.Yani  İGGO  kimin  müslüman olup   olmadığına   karar verecek. Elbette  cami  açılmasında son sözü  yine Başbakan kullanacak.

6- Bundan sonra kanunen  Müslümanların düzenledikleri gösteri,  program veya  aktiviteler eğer  genel güvenliği  tehlikeye  düşürecekse, iptal  edilecekler.  Aslında bu kanunun bütün gösteri ve  aktiviteler  için geçerli  iken artık sadece müslümanlar için her zaman geçerli olacak. Yani müslümanlar  sürekli olağanüstü hali  yaşayacak. Yani  bu kanun ile müslüman   düğünü genel  güvenliğe tehlike arz edebilir.


- Müslümanalri  temsil eden İGGO  müslümanları  bilgilendirme görevini yerine getirmemiştir. 3 Senedir süren  ama  kamuoyunun  Kasım 2014'te farkına  vardığı İslam Kanunu şu ana kadar  açık ve şeffaf bir sekilde tartışılmamıştır . Başkanın yaptığı  tek şey  kanunun  iyi  yönlerini anlatmak  ve kanuna  karşı olanları  dış  mihrakların  maşası  olmakla suçlamak. İGGO  şeffaf ve tranzparenz değildir.

-Usul hatasından  dolayı  Scheidsgericht'e ( Hakem  kuruluna) yaptığımız itiraza  hala bir cevap  gelmedi. En kısa zamanda resmi  bir açıklama bekliyoruz. Bakalım  İGGO kendi anayasasına sadık kalıyor  mu? Kendini  denetlemek için  kurulmuş  olan bir organı  devreye sokabiliyor mu ?

- Sadece 20 kişi ile kanun oyladıklarına göre demokrasi  diye bir kaygıları  yok. Böyle  önemli  bir kanunu  20 kişiyle oylattıkları  için  islam diye bir kaygıları olduğunuda  zannetmiyorum.


- Bu  oylamaya katılmayan 41  kişi nerde? Bu  41 kişi  sorumluluklarının farkinda mı? Eğer farkında iseler  neden toplanıp Fuat Sanacı  görevden almıyorlar. Neden bu  skandaldan soran seçime gitmiyorlar.  Yeni  taze seçilmiş  bir ekip ile bu İslam Kanununu  yeniden pazarlık  etmiyorlar. bu  defa arkalarında gerçekten bir  kitle ile.





Dienstag, 3. März 2015

Ungültiger Beschluss !

Ungültiger Beschluss !

Ein Gespenst  geht durch  Europa. Islamismus,  Islamischer Terror, Politischer Islam,  wir sind  alle Experten geworden. Dank  den regelmäßigen Attentaten  vor  unserer virtuellen Welt ist Islam und Terror zum Synonym geworden. Sogar Islam Experte  ist  mittlerweile eine wissenschaftliche  Kategorie . Ein neuer Berufszweig für gescheiterte  migrantische  Akademiker. Die einzige Aufstiegsmöglichkeit im Namen der Integration. Jeden Tag  sehen wir in irgend einer Fernseh-Sendung  die  üblichen  Verdächtigen. Sogar  diese Experten sind so eintönig, dass kaum  jemand  ihre Texte  lesen kann, geschweige denn Ihnen zu  zuhören. Seit langem wird dieses Spiel  wie  von einer  Hand gelenkt, synchron  mit ganz  Europa, sogar  mit der Welt  geführt. Als  ob alle diese  politischen  Diskurse von eine einzige PR-  Agentur  kontrolliert würden.   Wir haben uns an die tragische Realität gewöhnt. Ob sie jetzt PEGIDA heißen oder SPÖ, keine davon konnte uns überraschen, bis  die IGGÖ  mit  einer  nicht beschlussfähigen  Versammlung  dieses  Gesetz verabschiedet hat.  Der Kampf  um  Integration  und unsere Zukunft  wurde von  unseren eigenen  Vertretern mit  Füßen getreten.

Stellen Sie sich vor, ihre Vertreter vertreten nicht ihre eigenen Interesse sondern die gegnerische Seite. Wie   werden sie fühlen? Oder stellen sie sich vor, ihr Anwalt, den sie  bezahlt haben,  versucht sie zu verarschen . Was werden sie tun? IGGÖ  war  und  ist eine bloßer  Dachverband, der viele unterschiedliche  Moscheen beinhaltet. Die Mehrheit besteht  natürlich  aus Türken. Ohne  türkische  Mehrheit  geht  gar nichts . Dieser  Zustand  ist  demografisch  bedingt. Wie wir aber jetzt gerade  sehen,  geht es auch mit  den Türken nicht. Erst kurz vor dem Schurarat-Beschluss wurden „Verhandlungen“ verkündet. Am nächsten  Tag  erfahren wir  als  Muslime, dass  die Regierung ungeachtet  vieler  Stellungnahmen  unter anderem der OSCD,  das neue Islam-Gesetz   mitten  während dem parlamentarischen  Untersuchungsausschuss zur Causa  Hypo beschließt. ATIP verkündet  das Gesetz beim Verfassungsgericht anzufechten. Obwohl die  muslimische  Mehrheit  in Frieden lebt, obwohl  Österreich bis jetzt  von "Internationalem  islamischen Terror"  geschützt  ist, beschliesst die Regierung eine  neue  Hexenverfolgungsgesetz. Jetzt werden mit  gesetzlichem Rahmen  die  Muslime  in  aller  Öffentlichkeit schikaniert.  Sagen sie  mir bitte - wie lange  brauchen wir,  das alle  Muslime  mit Zahnbürsten die Straßen putzen? Finden sie diesen Vergleich  abscheulich? So  abscheulich  finde ich  ihn auch.  Wissen sie, was noch Abscheulicher ist? Von eigenen Vertretern verarscht zu  werden. Bei diesem Schock der  Muslime bleibt es nicht, der Präsident Fuat Sanac  sagt in jeden  Interview: Dieses Gesetz ist von  uns verhandelt, wenn  wir  nicht verhandelt  hätten, würde die Regierung es sowieso  beschließen. Außerdem haben wir unsere  Vereinsinteressen  durchgesetzt . Fuat  Sanac findet  Muslime  nicht  nur undankbar, sondern  sieht sie als Teil einer internationalen Verschwörung. Die Muslime  schämen sich für ihre  Vertreter. Weil  sie  missachten, weil sie  ihre  Interessen  missachten, weil sie die Interessen der  Muslime  und  ihrer  Moscheen  verwechseln.

Ich appelliere  an die österreichische  politische  Öffentlichkeit. Das  neue Islam-Gesetz wurde  von nur 20  Personen  abgestimmt. Nach IGGÖ -Verfassung  muss  zumindest  die Hälfte des Schurarates,  also in diesen Fall 31  Mitglieder anwesend sein. Aber  die Schurarat tut  was  sie eigentlich  immer tun. Sie warten  20 Minuten,  danach versammeln sie sich und  beschließen mit  den anwesenden Mitgliedern ihre  Anträge. Diese  demokratische Tradition  war unter Anas Schakfeh dasselbe. Die Türken haben viel  andere  politische Kultur  von  ihren Vorgänger  übernommen, sie  haben  neue Qualitäten  mit gebracht  aber  alles bleibt  wie  in guten alten Zeiten. Die IGGÖ  hat  bis jetzt  alle  ihre Beschlüsse  mit dieser  Methode  erledigt. Wenn ein neuer Religionslehrerposten vergeben wird  oder  wenn  Derivate  verkauft werden ist dies verständlich,  aber  eine  neues Islam-Gesetz, das alle  Muslime  in Österreich  betrifft, benötigt eigentlich eine qualitative  Abstimmung,  also eine zwei Drittel  Mehrheit, Aber die  Österreichische  Bundesregierung  braucht  mitten  in einem verdächtigen  Hypo Skandal,  dringend eine neues Islam-Gesetz  .
Wenn die Regierung  in  Österreich  mitten  in der Gesellschaft Raum schafft, der nur für eine Religion unsicher  ist, dann  wird sich  dieser Angstzustand  immer mehr erweitern  bis er den totalen Wahn  erreicht  hat.

Sebastian Kurz  behauptete  im Parlament, dass  diesem Islam-Gesetz von den Muslimischen Vertreten zugestimmt wurde. Diese  Zustimmung  hat aber keine Legitimität. Auf Grund eines Formalfehlers des Schuararates sind seine Beschlüsse nichtig. Der IGGÖ  muss  diesen  Beschluss  für nicht gültig erklären und  den Schurarat erneut beauftragen.  Dieses Mal  muss der Schurarat mit 2/3  Mehrheit abstimmen, erst dann  kann  Sebastian Kurz diesen  Beschluss  als  Ergebnis seiner Verhandlungen betrachten.  Dann kann die Regierung dieses Gesetz zum Wohle der  Muslime  im Parlament  verabschieden.


Die  Muslime  müssen ihren demokratischen Willen  zeigen. Besonders  die Vertreter in den Gremien. Die Einhaltung der  eigenen Verfassung sollte die minimalste  Voraussetzung sein. Offen  und Transparent soll der IGGÖ sein, besonders als religiöser Vertreter sind sie doppelt  belastet. Politik ist  Überzeugungsarbeit. Leider aber leistete  Fuat  Sanac während den Verhandlungen zum Islam-Gesetz keine Überzeugungsarbeit. Fuat  Sanac  glaubt, wenn er  seine Meinung  genug vertritt,  dann glauben die  Menschen am Ende ihm doch.



Meine Forderungen für die Gemeinderatswahl 2020 Wien

Meine Forderungen für die Gemeinderatswahl  2020 Wien  1- Für alle Wiener Schulen 2 Wochenstunden Angebot: Empathie,  soziale Verantwortung ...