İnsanlar
Demokrasiye adaletten daha
çok güveniyorlar.
Ne yazık ki Türkiye'de adalet hiç adil olmadı, adalet hiçbir zaman hakkın tezahürü için kullanılmadı, adalet hep birilerinin koruyuculuğunu yaptı. Ergenekon ve diğer davalarda ilk defa bu adalet sistemini kuran ve şimdiye kadar uygulayan kendilerinin Cumhuriyetin kurucusu ve sahibi olduklarına inanan Kemalist'lerin başına gelince birden şaşırdılar. Bu nasıl bir adaletti insanları sadece bir şüpheden dolayı senelerce yargı önüne çıkarmadan tutuklu tutan, amacı yıldırmak cezalandırmak ama asla adalet dağıtmak olmayan bir adalet. Bu adalet sitemi Ergenekon davasına kadar ya Kürtlere ya Müslümanlara ya Alevilere yada diğer guruplara karşı uygulandı. Başkalarına uygulanması için kurgulanan adalet onu kontrol edenlere uygulanınca işte o zaman Kemalistler olayın vehametini anladılar. Bunun yanında darbelerle engellense bile arada sırada demokrasi oldu Türkiyede. Türk halkıda demokrasi ile iradesini ortaya koydu. Başbakan bu seçim sonuçlarını düzgün okumalı, halkı onu adaletin karşısında haklı buldu ve desteğini gösterdi, bundan sonra o isminin başında bulunan adaleti yerine getirmeli, biliyorum hukuk sistemi ne ulaşım nede sağlık reformuna benzer, ama en önemliside odur aslında. Başbakan bundan sonra iddia edilen bütün suçlamaları kamuoyu önünde hani biraz şöyle Kurtlar Vadisi Narrativinde anlatarak göstererek insanları ikna etmesi gerek, eğer adaletsizlik varsa Hz. Ömer gibi Başbakanın adil olmasını bekliyor onu seçen muahfazakarlar.
İlk başlardaki reform hızını bekliyoruz Başbakan'dan iktidara geldiklerinde 20000 olan internet aboneliğini 40 milyona çıkardılar yani bizim twitterci nesil aslında hem bu teknolojik imkanların hemde AKP ile ortaya çıkan özgürlük rüzgarının sonucu. Ak parti bir taraftan özgürlükleri arttırırken diğer taraftanda ortaya çıkan özgürlükler ile başedemiyor, eğer özgürlük var ise insanlar onları kullanmak istiyor. Bence Başbakan bizi yine barış umutları ile umutlandırmalı, çoktandır ağzından açılım sözünü duymadık. Yeni reformlar lazım, hani paradigma değişecekti, şuan içinde yaşadığımız dialektik çelişkilerden ancak zamanın ruhuna uygun bir anayasa ile kurtulabilirdik. Uzmanlar toplandılar insanlar taslaklar hazırladılar , kimse kimsenin taslağını kabul etmedi ( Bence Türkiye'nin en büyük sorunu muhalefetsizliktir ) sonra kavga dövüş üzerinden anlaşılan bir avuç kanun hakkında bile ortak irade gösterilemedi, yazıklar olsun. Meclisi çözüm olarak görmeyen bir muhalefet var ve biz bir demokraside yaşıyoruz Allahım sen bize sabır ver .
İşte bizde tam olarak derin devlet denen sorumluluk almadan karar vermek isteyen mistik komplo teorilerinden kurtulduk derken hergün yeni bir ses kaydıyla youtube üzerinde ülkece heyecanlı bir polit porno izledik. Bundan sonra Başbakandan beklediğimiz şu anayasayı artık mecliste yapamıyorsa bile en azından kişi hak ve özguklükler ile ilgili, sosyal haklar ile çalışma hukuku ile ilgili maddeleri halka referandum yolu ile sorması , yani Cumhuriyet kurulduğundan beri süregelen kronik sorunlarımızı halkın verdiği güvenoyu ile cözerek yeniden hayata geçirmesi. Seçim sonucunda BDP'nin aldığı oylarda hala Türkiye'de anayasayı değiştirecek bir çoğunluğun barış ve çözüm istediğini anlıyoruz. Açılıma devam bu KCK ayıbından sonra en azından ilk adımı hükümetin atması adabı muhaşeredendir. Şunu hem hükümet hemde Başbakan unutmamalı ki hem gezi olaylarında ( ki PKK sokaklara hakim olma hususundan gezi parkına katılanlardan hem tecrübeli hemde kabiliyetli ) hükümetin yanında olmasada hükümetin karşısında olan bloğun içinde olmadı buda Başbakana rahat nefes aldırdı, ama bu seçimde olay biraz daha karmaşık ve komplex oldu. Bu defa Ulusalcıların MHP ve Cematın oluşturduğu bir koalisyon varken onun karşısında AKP ve BDP oluştu, bu defa Öcalan bu bir darbedir diyerek sadece tarafsız kalmadı birde tarafını belli etti. Şimdi lütfen bundan sonra şu bekleyen refomları harekete geçirelim ulaşım ve sağlık ta yapılan reformlar şimdi eğitim ve adalette yapılmalı bunu da ancak anayasayı değiştirecek bir çoğunlukla yapabilirsiniz.
Ne yazıkki ne Ulusalcılar ne Ülkücüler nede Cemaat şu acı gerçeği anlamak istemiyorlar: Ya hep beraber köleleşeceğiz yada hep beraber özgürleşeceğiz. Ötekinin özgürlüğü aslında kendi özgürlüğümüz demek bunu anladığımız vakit zaten Demokrat olacağız. Siyaset çözüm üretmektir, siyaset ikna etmektir, siyaset halkını sevmektir.
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen