Mittwoch, 29. Juli 2020

Ayasofya'nın açılışına sevinemeyen kansız

Ayasofya'nın açılışına sevinemeyen kansız


Soruya cevap verilir,  iftiraya susulur


28.07.2020 Salı günü SÖZ partisinden 14. Viyana'da aday olmayacağımı parti yönetimi tarafından  öğrendim. Parti yönetimi seçim sürecinde  benim parti içinde  olmamamın seçimi kazanmak için önemli ve gerekli olduğunu söylediler. Bende  başından beri içinde  bulunduğum, fikir beyan ettiğim, kendimi ait hissettiğim partide varlığımın  istenmemesini saygı ile karşıladım, ve  bu vesile  ile  bütün herkese  burdan duyurmak isterim. Ben Sinan Ertuğrul SÖZ partisi  için aday değilim. Kendi adaylığımın  mümkün olmadığı  bir partiye de  doğal olarak ol veremiyorum  SÖZ  partisine  siyasi hayatında  başarılar dilerim şu yaşanan  süreçte bir kez  daha  görüldü ki Avrupa'da yaşayan  Türklerin  Türkiye'den özgürleşmeden hiçbir yere varamazlar. 


Benim SÖZ partisine  katılma sebebim şimdiye kadar Avusturya'da yaşadığım tecrübelere ve hayal kırıklıklarına dayanarak Avusturya'daki dernek, cami yapılanmasının menfi çıkarlarından  uzak,  daha çok yetenek ve  istek üzerine  kurulu sahiplenme ve çalışmaya esas alan bir  parti olarak gördüm, başından beri çok sesli ve çok  kültürlü olmayı ilke edinen  çok  kültürlülüğü savunan bir parti olduğunu için kendi fikirlerimi  ifade edebileceğim bir  parti olduğu için katıldım. Ben SÖZ partisinden önce de  Siyasi aktivist olarak değişik etkinliklerde bulundum Avusturya'da yaşayan bütün Türk siyasi aktörler  her zaman gizli kapılar  ardında,  küçük bir  grup insanın yaptığı, şeffaf  olmayan pazarlıkları siyaset  olarak yaptı. Benim  aktif olduğum her  olayda hep açık oldum ve  herkesin açık olmasını istedim ancak bu şekilde  Türkler arasında bir diskur oluşur.


Türkiye  cumhuriyeti kurulduğundan beri kendi topraklarında yaşayan azınlıkları  bir şantaj aleti olarak  gördü. Bu reaksiyon Avrupalıların konsolosluk mahkemeleri ile her azınlığa pasaport  vererek ortaya çıkardıkları  hukuki hokkabazlıkdan çıktı daha  sonra Türkiye Cumhuriyeti kendi  içinde  türk ve müslüman olmayana karşı  bir  paranoya  geliştirdi. Bu siyasi patolojik durum hala Türkiye'nin ana siyasi meselesi. Korkarım AKP  ile  birlikte  yeni bir siyasi normale geçiyoruz. Ayasofya'nın açılışına  neden sevinemiyorsun diyen ve Avusturya'da yaşayan arkadaştan gelecek günlerde  Avusturya'da camilere, derneklere,  okullarda Türk  öğrencilere yönelik artacak olan  ırkçılık dalgası başladığında bana etrafında yaşananları anlatmasını isteyeceğim bunu anlatırken aklına Ayasofya'nın açılışını getirsin sonrada  okulda  ırkçı bir hoca tarafından  aşağılanan ağlayan kızını düşünsün, sonra  kendi karar  versin hangisine  sevineceğine, hangisine  üzüleceğine. Benim  üzüntüm sevincimden çok, ben kendi çocuğumun yanında  yaşanacak  olan Afrikalı, Çeçen, Afgan çocuklarınıda  düşününce  moralim bozuluyor  eğer Ayasofya'nın açılışına sizin  kadar sevinemediysem bu kansızlığımdan değildir, sonuçta  beraber  aynı  safta  namaz kıldık, sonuçta en az senin  kadar  kansızım.


Kendi içindeki azınlıklar  sorununu halledemeyen  bir Türkiye  Avrupa'da yaşayan diasporaya yardım edemez. Ancak kendi menfi çıkarları için şantaj  olarak kullanır. Bende  kendini devlet zanneden bir grup insanın halktan habersiz  gizli kapılar ardında Avrupa'da yaşayan insanlari siyasi pazarlık malzemesi yapmasını istemiyorum. Onun  için SÖZ  partisine  katıldım Avusturya'da yaşayan  Türkiye'den gelen insanların da olduğu  ama  Avusturya'nın  sorunlarına  cevap arayan Avusturya'nın hem iç hemde dış siyasetine dair güzel fikirleri olan bir siyasi parti olmasını  istedim. Bunun  ise birinci şartı  bu partiye  katılan Türklerin  kendilerini  Türkiye'den  özgürleştirmeleridir.


Peki Türkiye'den  özgürleşmek nasıl olur?  Ben 2007 yılında UETD açılışında bulundum o zamanlar  üniversite  okuyordum bir semester gitti ama anladım ki  UETD ne sivil nede bir topluluk. Göstermelik seçimler ile  ellerinde kim  varsa  başkan yaptılar ve AKP'nin genel seçimlerde  seçim organizasyonunda başka  birşey yaptıklarını  görmedim. Bazen II Albdülhamid gibi tarihi karakterleride  getiriyorlarmış ama benim  görebildiğim Avusturya'daki  Türk  toplumun  acilen ihtiyacı olan  hiç bir konu  ile ilgilenmedikleri. Son zamanlarda  yaptıkları organize çamur atma festivali şahane idi gerçekten hepsini  izleyemedim zamanım yoktu ama fitne ve fesatta bu kadar azimli olmaları  gözlerimi yaşarttı. Keşke aynı iman ve aşk ile  çalışsalar gerçekten gelecek seçimde  güzel bir  başarı  elde edilir. Ama bilinmeyen güçler, dış ve  iç  mihraklar  UETD nin iyi  ve güzel işler yapmasına  engel oluyor. Ne zaman Avusturya'da  yaşayan Türkler  UETD gibi  kurumların Avusturya'da yaşayan Türklerin ve başka  insanların  huzurunu bozulduğunda  ona  dur diyebilir ise işte o zaman özgürleşir. İnsanın  kendi  evine, ailesine yapılan bir müdahaleye  karşı gelmesi kadar  doğal bir reflex yoktur. Burda  bu  doğallığı anlamayan Avusturya'da yaşayan Türkler değil  UETD dir. Utanmadan  kendi adına demokrat diyen ne  olduğu,  kimin, neden,  nasıl karar verdiği bilinmeyen bir  kurum gelip  başka bir ülkede yerel siyasete giren bir parti hakkında açık ve  aleni olarak neden oy verilmemesini tavsiye eder? Avusturya Demokratlar birliği  Türkiye'de açık beyanda bulunsa ve AKP oy verilmesin dese  ne derdi acaba UEDT?


Ben Türkiye'de doğdum ama Avusturya'da  geçen hayatım Türkiye'den fazla.  Türkiye'yi  çok seviyorum  Avusturya'yıda çok seviyorum  sonra  bazen oturuyorum  ikisinide eleştiriyorum  sonra  ikisinide sevmiyorum  nefret ediyorum  üzülüyorum,  öfkeleniyorum. Üzerine  bir çay, bir sigara sonra  bir  müzik geliyor  kulağıma, bir koku  sonra bir gülümseme  geliyor ve tekrar seviyorum  Avusturyayı , sonra bu  sevgi  büyürken birde hasret doluyor insanın yüreğine. Aslında  zamanla  geçmişte kalan birisini aramaya gidiyorsun Türkiyeye izne. Hayatı bir yerde  kalmış  ve  anıları birden bitiyor  eski  bir dost oluyor,  bazen bir mezar,  bazen bir yağmur. Eğer  ben Avusturya'da yaşayan  insanların  huzurunu,  mutluluğunu istiyor  isem  bu  Türkiyenin  kötülüğünü istiyorum demek  olmuyor. Hayatı  siyah beyaz  görüp insanlara kalıplar biçenler  hayatın renklerini söndüremezler. Türkler  Avusturya da küçük bir  topluluk, belki şimdi değil ama en yakın zamanda  özgürleşecekler. Kendi kaderlerini kendi  ellerine alacaklar  ve  yaşadıkları şehirleri, ülkeleri  bayındır ve imar edecekler. Adalet ile  şefkat ve merhamet  ile şehirleri yönetecekler. Siyasete yeni bir yön verecekler. Belki neşet ettikleri adında Türkiye  olan devlet  modernleşmeyi başaramayacak  ama Avrupa'da yaşayan  Türkler  modernitenin sorunlarını çözecekler ve  bu şekilde  Türkiye'de yaşayan  insanlar  içinde bir örnek ve ilham olacak. Sonuçta şehir yönetilir imar edilir asıl mesele asıl soru: biz  bütün farklılıklarımızla  birlikte adalet  için nasıl yaşayacağız?


Demokrasilerde  en  önemli yer parti içi demokrasidir. Türkiye'de parti içi demokrasi  acılar içinde kıvranıyor. Hukuk siyasetin köpeği olmuş, farklı görüşler, farklı  fikirler   büyük bir Troll ordusuyla acımasızca savaşılıyor. Eğer  SÖZ partisi kendi içinde  farklı fikirleri barındıramaz ise  UETD gibi AKP gibi  olur,  eğer  hedef sadece UETD ve AKP seçmenini kazanmak ise  sonuçta SÖZ partisinin tekleşmesi  anlamına gelir. Bir siyasi parti ancak farklı fikirleri içinde  barındırabilir ise iktidar  olabilir. Böyle bir adımın birinci şartı  kendinin yanılabilir olmanı, başkasınında  haklı olabilir olmasını kabul etmen lazım. Ondan sonra da  insanları sözleri bitene  kadar,  anlayarak dinlemen gerekiyor ve  insanlara  anlaşılır  ve anlamlı olarak anlatman gerekiyor. Aslında yapıldığında  güzel  iştir siyaset.





19. Viyanada eski bir Güve ilacı fabrikası İran mimarisine göre yapılmış 1936 bu yana boş duran bir Viyana mimarı eseri




Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen

Meine Forderungen für die Gemeinderatswahl 2020 Wien

Meine Forderungen für die Gemeinderatswahl  2020 Wien  1- Für alle Wiener Schulen 2 Wochenstunden Angebot: Empathie,  soziale Verantwortung ...