Ayasofya'nın açılışına sevinemeyen kansız
Soruya cevap verilir, iftiraya susulur
28.07.2020 Salı günü SÖZ partisinden 14. Viyana'da aday olmayacağımı parti yönetimi tarafından öğrendim. Parti yönetimi seçim sürecinde benim parti içinde olmamamın seçimi kazanmak için önemli ve gerekli olduğunu söylediler. Bende başından beri içinde bulunduğum, fikir beyan ettiğim, kendimi ait hissettiğim partide varlığımın istenmemesini saygı ile karşıladım, ve bu vesile ile bütün herkese burdan duyurmak isterim. Ben Sinan Ertuğrul SÖZ partisi için aday değilim. Kendi adaylığımın mümkün olmadığı bir partiye de doğal olarak ol veremiyorum SÖZ partisine siyasi hayatında başarılar dilerim şu yaşanan süreçte bir kez daha görüldü ki Avrupa'da yaşayan Türklerin Türkiye'den özgürleşmeden hiçbir yere varamazlar.
Benim SÖZ partisine katılma sebebim şimdiye kadar Avusturya'da yaşadığım tecrübelere ve hayal kırıklıklarına dayanarak Avusturya'daki dernek, cami yapılanmasının menfi çıkarlarından uzak, daha çok yetenek ve istek üzerine kurulu sahiplenme ve çalışmaya esas alan bir parti olarak gördüm, başından beri çok sesli ve çok kültürlü olmayı ilke edinen çok kültürlülüğü savunan bir parti olduğunu için kendi fikirlerimi ifade edebileceğim bir parti olduğu için katıldım. Ben SÖZ partisinden önce de Siyasi aktivist olarak değişik etkinliklerde bulundum Avusturya'da yaşayan bütün Türk siyasi aktörler her zaman gizli kapılar ardında, küçük bir grup insanın yaptığı, şeffaf olmayan pazarlıkları siyaset olarak yaptı. Benim aktif olduğum her olayda hep açık oldum ve herkesin açık olmasını istedim ancak bu şekilde Türkler arasında bir diskur oluşur.
Türkiye cumhuriyeti kurulduğundan beri kendi topraklarında yaşayan azınlıkları bir şantaj aleti olarak gördü. Bu reaksiyon Avrupalıların konsolosluk mahkemeleri ile her azınlığa pasaport vererek ortaya çıkardıkları hukuki hokkabazlıkdan çıktı daha sonra Türkiye Cumhuriyeti kendi içinde türk ve müslüman olmayana karşı bir paranoya geliştirdi. Bu siyasi patolojik durum hala Türkiye'nin ana siyasi meselesi. Korkarım AKP ile birlikte yeni bir siyasi normale geçiyoruz. Ayasofya'nın açılışına neden sevinemiyorsun diyen ve Avusturya'da yaşayan arkadaştan gelecek günlerde Avusturya'da camilere, derneklere, okullarda Türk öğrencilere yönelik artacak olan ırkçılık dalgası başladığında bana etrafında yaşananları anlatmasını isteyeceğim bunu anlatırken aklına Ayasofya'nın açılışını getirsin sonrada okulda ırkçı bir hoca tarafından aşağılanan ağlayan kızını düşünsün, sonra kendi karar versin hangisine sevineceğine, hangisine üzüleceğine. Benim üzüntüm sevincimden çok, ben kendi çocuğumun yanında yaşanacak olan Afrikalı, Çeçen, Afgan çocuklarınıda düşününce moralim bozuluyor eğer Ayasofya'nın açılışına sizin kadar sevinemediysem bu kansızlığımdan değildir, sonuçta beraber aynı safta namaz kıldık, sonuçta en az senin kadar kansızım.
Kendi içindeki azınlıklar sorununu halledemeyen bir Türkiye Avrupa'da yaşayan diasporaya yardım edemez. Ancak kendi menfi çıkarları için şantaj olarak kullanır. Bende kendini devlet zanneden bir grup insanın halktan habersiz gizli kapılar ardında Avrupa'da yaşayan insanlari siyasi pazarlık malzemesi yapmasını istemiyorum. Onun için SÖZ partisine katıldım Avusturya'da yaşayan Türkiye'den gelen insanların da olduğu ama Avusturya'nın sorunlarına cevap arayan Avusturya'nın hem iç hemde dış siyasetine dair güzel fikirleri olan bir siyasi parti olmasını istedim. Bunun ise birinci şartı bu partiye katılan Türklerin kendilerini Türkiye'den özgürleştirmeleridir.
Peki Türkiye'den özgürleşmek nasıl olur? Ben 2007 yılında UETD açılışında bulundum o zamanlar üniversite okuyordum bir semester gitti ama anladım ki UETD ne sivil nede bir topluluk. Göstermelik seçimler ile ellerinde kim varsa başkan yaptılar ve AKP'nin genel seçimlerde seçim organizasyonunda başka birşey yaptıklarını görmedim. Bazen II Albdülhamid gibi tarihi karakterleride getiriyorlarmış ama benim görebildiğim Avusturya'daki Türk toplumun acilen ihtiyacı olan hiç bir konu ile ilgilenmedikleri. Son zamanlarda yaptıkları organize çamur atma festivali şahane idi gerçekten hepsini izleyemedim zamanım yoktu ama fitne ve fesatta bu kadar azimli olmaları gözlerimi yaşarttı. Keşke aynı iman ve aşk ile çalışsalar gerçekten gelecek seçimde güzel bir başarı elde edilir. Ama bilinmeyen güçler, dış ve iç mihraklar UETD nin iyi ve güzel işler yapmasına engel oluyor. Ne zaman Avusturya'da yaşayan Türkler UETD gibi kurumların Avusturya'da yaşayan Türklerin ve başka insanların huzurunu bozulduğunda ona dur diyebilir ise işte o zaman özgürleşir. İnsanın kendi evine, ailesine yapılan bir müdahaleye karşı gelmesi kadar doğal bir reflex yoktur. Burda bu doğallığı anlamayan Avusturya'da yaşayan Türkler değil UETD dir. Utanmadan kendi adına demokrat diyen ne olduğu, kimin, neden, nasıl karar verdiği bilinmeyen bir kurum gelip başka bir ülkede yerel siyasete giren bir parti hakkında açık ve aleni olarak neden oy verilmemesini tavsiye eder? Avusturya Demokratlar birliği Türkiye'de açık beyanda bulunsa ve AKP oy verilmesin dese ne derdi acaba UEDT?
Ben Türkiye'de doğdum ama Avusturya'da geçen hayatım Türkiye'den fazla. Türkiye'yi çok seviyorum Avusturya'yıda çok seviyorum sonra bazen oturuyorum ikisinide eleştiriyorum sonra ikisinide sevmiyorum nefret ediyorum üzülüyorum, öfkeleniyorum. Üzerine bir çay, bir sigara sonra bir müzik geliyor kulağıma, bir koku sonra bir gülümseme geliyor ve tekrar seviyorum Avusturyayı , sonra bu sevgi büyürken birde hasret doluyor insanın yüreğine. Aslında zamanla geçmişte kalan birisini aramaya gidiyorsun Türkiyeye izne. Hayatı bir yerde kalmış ve anıları birden bitiyor eski bir dost oluyor, bazen bir mezar, bazen bir yağmur. Eğer ben Avusturya'da yaşayan insanların huzurunu, mutluluğunu istiyor isem bu Türkiyenin kötülüğünü istiyorum demek olmuyor. Hayatı siyah beyaz görüp insanlara kalıplar biçenler hayatın renklerini söndüremezler. Türkler Avusturya da küçük bir topluluk, belki şimdi değil ama en yakın zamanda özgürleşecekler. Kendi kaderlerini kendi ellerine alacaklar ve yaşadıkları şehirleri, ülkeleri bayındır ve imar edecekler. Adalet ile şefkat ve merhamet ile şehirleri yönetecekler. Siyasete yeni bir yön verecekler. Belki neşet ettikleri adında Türkiye olan devlet modernleşmeyi başaramayacak ama Avrupa'da yaşayan Türkler modernitenin sorunlarını çözecekler ve bu şekilde Türkiye'de yaşayan insanlar içinde bir örnek ve ilham olacak. Sonuçta şehir yönetilir imar edilir asıl mesele asıl soru: biz bütün farklılıklarımızla birlikte adalet için nasıl yaşayacağız?
Demokrasilerde en önemli yer parti içi demokrasidir. Türkiye'de parti içi demokrasi acılar içinde kıvranıyor. Hukuk siyasetin köpeği olmuş, farklı görüşler, farklı fikirler büyük bir Troll ordusuyla acımasızca savaşılıyor. Eğer SÖZ partisi kendi içinde farklı fikirleri barındıramaz ise UETD gibi AKP gibi olur, eğer hedef sadece UETD ve AKP seçmenini kazanmak ise sonuçta SÖZ partisinin tekleşmesi anlamına gelir. Bir siyasi parti ancak farklı fikirleri içinde barındırabilir ise iktidar olabilir. Böyle bir adımın birinci şartı kendinin yanılabilir olmanı, başkasınında haklı olabilir olmasını kabul etmen lazım. Ondan sonra da insanları sözleri bitene kadar, anlayarak dinlemen gerekiyor ve insanlara anlaşılır ve anlamlı olarak anlatman gerekiyor. Aslında yapıldığında güzel iştir siyaset.
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen