Platon ve Perikles
Platon ve Perikles
Platon siyasetin teorik olanını yazarken Perikles siyaseti yapmak ile meşguldü. Perikles ölmeden bir sene önce varlıklı bir aileden doğan Platon iyi bir eğitimden geçti, hocası Sokrates Atina'nın en popüler sofisti olarak Agora'da felsefesini yaptı. Perikles ise Anaxagoras ve Zenon'dan dersler aldı, bir siyasetçi olarak yetişen Perikles aynı zamanda Stratejist olarak komutanlik yaptı. Platon Akademia'da öğrencilerine ideal devleti anlatırken, Perikles Pers'lerden kurtardıkları Atina Demokrasisini Spartalı Tiranlara karşı korumaya çalışıyordu. Bilgelik bakımından Platondan aşağı değildir Perikles sadece bilmek ile uygulamak arasındaki çelişkiyi bertaraf etmek için uğraşıyordu. Yani Teorik ve Pratik olanın arasındaki çelişki. Atina demokrasisi Solon konunlarının temelinde daha insanı bir hayat alternatifi sunarak toplumsal ve ekomomik gelişmeye müsaade etti. Solon'un tarihsel bir karakter olduğu hususunda bir mutabakat yok, ama bu efsanevi devlet adamı Atina'ya o mistik yolcuğuluna çıkmadan önce bazı yasalar bırakır. Bunlardan en önemlisi hiç bir borçlunun borcundan dolayı canı ve bedeni ile cezalandırılamayacağı esası oldu. O zaman kadar borçlu eğer borcunu ödeyemez ise köle olarak satılıyordu, ve böyle bir ortamda insanlar hem iş yapmaya korkuyor hemde oluşan yeni sınıfsal sermeya herşeye hakim oluyordu, burdaki zenginlik birilerinin batması ile ters orantılı gelişiyordu. Solon bu sosyo-ekonomik çelişkiyi borçlunun hürriyetini koruyarak değiştirdi. Artık borç veren daha dikkatli olmak zorunda idi, çünki hiçbir borçlu borcuna karşı köle olarak satılmak zorunda değildi. Bu şekilde hem yatırımcı ruh desteklenmis oldu hemde sosyo-ekonomik dengesizlik eşitlenmeye çalışıldı. Bu oluşan yeni model Atina'yı çok kısa bir sürede başarılı bir sistem haline getirdi. Atina Polis sistemi Akdeniz ve Karadeniz'de kurduğu koloniler ile bir ihraç ürünü haline geldi. Yanlız bu oluşumda toplumun 2/3 sini oluşturan kadınlar ve köleler demokratik haklardan yararlanamıyorlardı bunun için yeni çağa kadar beklemeleri gerekecekti.
Platon siyasetin teorik olanını yazarken Perikles siyaseti yapmak ile meşguldü. Perikles ölmeden bir sene önce varlıklı bir aileden doğan Platon iyi bir eğitimden geçti, hocası Sokrates Atina'nın en popüler sofisti olarak Agora'da felsefesini yaptı. Perikles ise Anaxagoras ve Zenon'dan dersler aldı, bir siyasetçi olarak yetişen Perikles aynı zamanda Stratejist olarak komutanlik yaptı. Platon Akademia'da öğrencilerine ideal devleti anlatırken, Perikles Pers'lerden kurtardıkları Atina Demokrasisini Spartalı Tiranlara karşı korumaya çalışıyordu. Bilgelik bakımından Platondan aşağı değildir Perikles sadece bilmek ile uygulamak arasındaki çelişkiyi bertaraf etmek için uğraşıyordu. Yani Teorik ve Pratik olanın arasındaki çelişki. Atina demokrasisi Solon konunlarının temelinde daha insanı bir hayat alternatifi sunarak toplumsal ve ekomomik gelişmeye müsaade etti. Solon'un tarihsel bir karakter olduğu hususunda bir mutabakat yok, ama bu efsanevi devlet adamı Atina'ya o mistik yolcuğuluna çıkmadan önce bazı yasalar bırakır. Bunlardan en önemlisi hiç bir borçlunun borcundan dolayı canı ve bedeni ile cezalandırılamayacağı esası oldu. O zaman kadar borçlu eğer borcunu ödeyemez ise köle olarak satılıyordu, ve böyle bir ortamda insanlar hem iş yapmaya korkuyor hemde oluşan yeni sınıfsal sermeya herşeye hakim oluyordu, burdaki zenginlik birilerinin batması ile ters orantılı gelişiyordu. Solon bu sosyo-ekonomik çelişkiyi borçlunun hürriyetini koruyarak değiştirdi. Artık borç veren daha dikkatli olmak zorunda idi, çünki hiçbir borçlu borcuna karşı köle olarak satılmak zorunda değildi. Bu şekilde hem yatırımcı ruh desteklenmis oldu hemde sosyo-ekonomik dengesizlik eşitlenmeye çalışıldı. Bu oluşan yeni model Atina'yı çok kısa bir sürede başarılı bir sistem haline getirdi. Atina Polis sistemi Akdeniz ve Karadeniz'de kurduğu koloniler ile bir ihraç ürünü haline geldi. Yanlız bu oluşumda toplumun 2/3 sini oluşturan kadınlar ve köleler demokratik haklardan yararlanamıyorlardı bunun için yeni çağa kadar beklemeleri gerekecekti.
Platon Sparta'nın
Atina'yı işgal edip 30 Tiran
iktidarını dayatmasından sonra acı
içinde Akademia'ya çekilip dialoglarını yazdı. Platonun devleti ideal
bir devletti ve ideal olduğu için mükemmel olmak zorundaydı
sonuçta algısal olarak ( epsitemolojik) dünyadaki herşey
idea yani düşündece varolan bir ve tek örneğin bir yansıması
yada taklidi idi. Polis yani
şehir (Devlet) bu yansımanın yanlış tezahür idi. Bütün
sistemleri inceleyen Platon
hepsinin hatalarını sıralar
demokrasi ise onun için diğer
hatalı sistemler gibidir ve
ancak ideal devlet ile
yani filosof kıral
ile ulaşılabileceğini söyler.
Karl Popper Platonu bu yönü ile Totaliterizmin kurucusu olarak suçlar
ve ideal bir devlet tasvirinden
yola çıkan bütün fikirlerin totaliter olduklarını söyler. Popper daha ileri giderek Platonun devletinin
aslında Atina demorkasisinden daha çok
Sparta sistemine benzediğini söyler ve
bu konudada haksız sayılmaz. Çünki Platon Atina demokrasisinin
Sparta krallığı karşında yenildiğini
gördü ve onun yenen sistemi
kendine adapte etmeye kalktı. Böyle
psiskolojik bir yaklaşım belki ruhumuzu rahatlatabilir ama bu şekilde
hem Platonun büyüklüğünü hemde dialogların gayesini
unutmuş oluruz. Platon bu dialogları kendi görüşü olmasının dışında
ders kitabi olarak yazdı, ayrıca Platon'un devleti bazı
açılardan totaliter bir karakter
taşısa bile çoğu yönleri ile modern liberal sistemlerden çok daha eşitlikçi ve
özgürlükçüdür. Platonun elinde
imkanlar olsaydı ideal devleti hayata geçirilebirmiydi? Bilmiyorum, ama hala
günümüzde bizi hayran
bırıkıyorsa üzerinde biraz düşünmeye
değer diye düşünüyorum.
Bunun yanında Platon'dan
farkli olrak Perikles demokratik bir sistem içinde toplumsal tepki ve
talepleri siyasetin imkanları
içinde kullanmak zorunda, elindeki
imkanlar ile helva yapmak zorunda kalan
Perikles elbette Platon'un ideal devletinden
farklı şekilde gelişti. Burda bence
Platon'un gayreti Kamil
insanı temsil ederken Perikles ise hayvan
olan insan ile
politika yapmaya çalışıyordu.
Atina demokrasisi aslen Pers ve Sparta savaşları arasında geçer , iki savaş arasında bir soluk demokratik arayıştır,
bir savaş sonucunda başlayan demokratik düşünce
görüşü bir diğer savaş ile ortadan kalkar.
Uluslar arası
ilişkilerin iç siyasete etkileri bağlamında bakarsak
Persler kendilerine daha yakın olan
iki Tiran'ı Atina'yı işgal edip
iktidara geçirdiler. Bu iki Tiran
öldürülüp yerine demokrasinin ilk adımları
atıldı. Birazda
çaresizlikten kendi kendilerine
organize olan Atina'lılar kendi
kaderlerini kendileri tayin etmeye
başladı. Bu sırada toplanan
para ile Atina'lılar
Periklesin tekliif ile Akropolis'i
yapmaya başladılar. Paranın kalan
kısmı Altından bir Atena helkeli
olarak tapınakta bulunacak, ve
ihtiyaç olduğunda yine Ekklesia (
Meclis) tarafında kullanılabilecek. Periklesin bir diğer sorunu ise
Atina demokrasisinin direkt demokrasi olması ve her kararın
çok yavaş ve zahmet ile geçmesi. Sicilya'da yeni bir koloni kurma teklifi Ekklesia' ya
gelince 6000 kişilik meclis
gemiler ile Sicilya'ya gider
gözlemler ve karar
verir koloni kurulması için. Böyle
bir karar aşamasında Perikles
sürekli koalisyonlarını yenilemek ve geliştirmek zorunda.
Perikles böyle bir
ortamda toplumun sadece yarısından
azı ile yürütülen Polis işlerinin
ancak bir bilgi ve tecrübe
ile olacağını bilmekteydi. Pers egemenliği altında olan Anadolu'daki bir çok filosof yabancılara
o zaman en iyi davranan şehir olan Atina'ya geldiler.
Protagoras, Parmenides ve diğer
sofistler Atina demokrasisini geliştirdiler. Her nekadar Platon Sofistleri bilgiyi
satmak ile suçlasada herkezin Platon
gibi bilgi edinme
imkanı mevcut değildi. İşte böyle
bir ortamda Platon genel bir eğitim ile
bilge filosofu ücretsiz yetiştirmeye çalışırken, Perikles sofistlere imkan vererek onların Atinada kanunen
yabancı oldukları için mal sahibi
olamasalar bile ders vererek hayatlarını
sürdürmelerine müsaade etti. Bu şekilde
Atina demokrasisi için gerekli olan
eğitim ve tercübeyi geniş kitlelere yayabildi. Eğer Platon'un devleti hayata gecmis olsaydı nasıl
olurdu çok spekülatif bir soru onun
yerine günümüz ile olan alakasını düşünmek isterim.
Günümüzde liberal
kapitalist demokrasiler artık halk tarafında
bir çözüm olarak
görülmüyorlar en azında her geçen seçimde katılım
oranı düşmekte, hemde
seçime gitmeyenleri incelersek daha çok egitimli insanların seçime
gitmediklerini gösteriyor. Ideal
devlet ile reel siyasetin arasında çelişkiler hala devam etmekte, bize düşen
hem ideal devleti anlamaya
çalşimak hemde reel siyasetten kopmamak. İnsanı kamili
düşünürken hayvan olan insani unutmamak.
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen