Sonntag, 24. November 2013

Öğretmenler Günü



Öğretmenler  Günü

Yine bir  öğretmenler  gününü hep beraber, yurtta, yavru vatanda ve dış temsilciliklerde coşku ile  kutluyoruz. Tamda  bu  yazının böyle bir coşku halinde iken yazılması gerekti. Şimdi  burda yazıma başlamadan önce bir Hümanizm  eleştirisi yapmak istiyorum. İlk olarak kitlesel toplu  eğitim fikri, halkının ilerlemesini isteyen Hümanist bir  iktidardan gelmedi. Bu şekilde  kitlesel eğitim, yeni ortaya çıkan  modern  hayatta insanlara gerekli olan asgari bilgi ile donatmak isteğinden çıktı. Savaşlarda eski ordu ile yeni  ordu  arasındaki  fark, çok kısa bir sürede kitlesel bir eğitimle ateşli silahlar  kullanma  ile başladı.Bunun karşısında ok atmayı öğrenmek ve ilerletmek, uzun bir çalışmayı gerektiriyor. İlk basılan silah kullanma talimnameleri, ilk okul kitaplarından daha eskidir. Peki, okumak okuma yazma bilmeyen cahil insanlar olmaktan daha iyi değil mi  ?  Evet  haklısın,  bende elektiriksiz  gecelerde, topluca ateş başında  oturulup daha yakından daha sıcak sohbetler edeceğimize,  böyle  evde tek başıma facebook  önünda yazı  yazmayı  tercih ederdim. Çok şükür  okuma yazma bilen birisiyim, hatta gündemi en son teknoloji ile takip etmeye çalışmaktayım. Sizde kendi hesabınıza birini  tercih edin.

Modernite  geri  çevrilemeyeceğine göre,  biz şimdi  ne yapacağız? Kitlesel eğitim, en gelişmişinden en geri kalmış ülkesine kadar yayıldı. Yani metod  olarak,  şuan elimizde  o var,  ve  bildiğimiz daha farklı bir dünya düzeni yoksa, en azından bu olanın  hatalarını düzeltmek gerekir. İşte hal  böyle  iken, kitlesel eğitimin önemli bir  aktörü olan  öğretmenlerde,  düzeltilmesi gereken bir yerde duruyorlar.

Ben kendi öğrencilik hayatımda  hem güzel  hemde  iğrenç  öğretmenler ile  karşılaştım. Bir taraftan  benimle ilgilenen ,  annemi okula  çağırıp,  benim  için gerekli kitapları tedarik eden, diğer  taraftan utangaç bir  çocuk iken,  bana küçük bir  rol oynatarak özgüvenimi ortaya çıkaran öğretmenlerim oldu. Bunun yanında sadece güldüğüm için, arkadaşlarımın önünde beni tekme  tokat döven  ruh hastalarıda  tanıdım, ne yazıkki onların adıda  öğretmendi. Çok şükür  iyi olarak hatırladığım  öğretmenlerimin sayısı  kötü olanlardan fazla, onun için  hala  okul  yıllarını hatırlayabiliyorum. Birtkaç  arkadaşım  öğretmen oldu, diğerleri kamuda ve  özel sektörde değişik işlerde  çalıştılar. Bende şimdiye kadar değişik ortamlarda, belli bir kitleye bazen, panellerde,  bazen sempozyumlarda bazende seminerlerde  birşeyler  anlattım. Yani  eğitim ile  hep iç içe oldum.

Öğretmenlik en az  taxicilik kadar zor bir meslektir. Burda  hiç kimseyi  ne aşağılamak nede yükseltmek istiyorum. Elbette taxiciler  ulvi bir görevi  yerine getirerek, insanları  bir yerden  başka bir yere götürdükleri ve bunun  karşılığında  para aldıklarından, insanlara birşey  öğrettiği için  para alan insandan daha kötü yada  iyi  değildir. Önemli olan, taxiçinin de  öğretmenin de yaptığı işi  sevmesi. Peki böyle  komplike  ve  zor birşeyi  nasıl  başarabiliriz? Bence bu  soruyu geleceğe doğru yaptığımız  hayalleri,  hayatımıza  uygulayarak başarabiliriz. Gayet rasyonel bir yaklaşım. Bunu neden yapman gerektiğine dair,  ulvi veya uhrevi sebebler arıyorsan, bu alemde  varoluşunun sebebi olarak düşünebilirsin. Burda  dikkat etmen gereken,  toplumu varaden gücün dayanışma olduğunu  unutmamam.   Toplumlar ancak dayanışma  ile   varolabilirler, yoksa toplum  olmalarının bir  sebebi kalmaz,  bak burda  dayanışma diyorum, karşılıklı mefaat demiyorum,  faydacılıkta demiyorum. solidarty denilen, toplumun diğer fertlerine karşı, bilerek ve  isteyerek yapmış olduğu katkıdan  bahsediyorum. Yani  soyut bir  katma değer dünyasından yapılan zorunlu yardımlardan  bahsetmiyorum. Sen  insan  olarak bilinçli olarak dayanışma  halinde  olacaksın. Biliyorum yazımın bu bölümü vaaz ve siyasi manifesto  tadında  ama ne yazıkki başka türlü izah edemeyeceğim.

Sevgili öğretmenlerimiz başımızın  tacı,  nasıl  tirafik kazası olduğunda  polisi  çağırıyorsak, çocuğumuz  zayıf  alıncada öğretmeni arıyoruz. Bundan  böylede eğitim sistemimizde,  öğretmen olmak isteyen  insanların daha fazla  istihdam edilmesini istiyoruz. Böye  bir  imkanı  tahsis etmek içinde,  sosyal  devlet kendini gereksiz birçok, devlet  kurumundan  kurtarıp insanlara  asgari bir yaşam standardı sunmak zorunda. İnsanlarda bu  durumda  kendilerine sunulan işler arasından en uygun  olanını seçip, hem işinde verimli olacak hemde  mutlu bir vatandaş. Bu şekilde  süpermarkette kasada sırada beklerken gülen insalara rastlayacağız. Burda bahsettiğim şey bir hayal yada kafası uçmuş esrarkeş düşüncesi değil. Avusturya'da  ( ki Türkyide ki durum bundan biraz daha  fazladır ) sosyal  devletin işlemesi için gerekli olan ,  kurum  ve kuruluşlar  ortadan  kaldırılıp ordan  edilen tasarruf ile, Avusturya'da yaşayan herkese asgari bir yaşam standardı verecek para  ortaya çıkıyor. Böylece  insalar  o devlet dairesinden bu devlet dairesine şu  resmi belgeyi getirmek zorunda kalmazlar. Bu durumda evimi, işimi kaybederim  korkusu olmayan emin bir vatandaş , stres altındaki diğer vatandaştan daha faydalıdır. Böyle  bir  ortamda,  insana kalan zaman  içinde  belki, toplum ve devlet için daha  faydalı  bir eser  ortaya  konabilir. Neyse  ben verimlilik teorisinden, değer  üretmeye geçmeyeyim, o konuyu daha sonra  ele alırız.

Taxiciler  günü  var mı  bilmiyorum, ama  olsaydı bile onu kutlamazdım. Sevgi ve muhabbet  ile andığım  öğretmenlerimin ölenlerine rahmet  kalanlarına da sahlik ve sıhhat  diliyorum.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen

Meine Forderungen für die Gemeinderatswahl 2020 Wien

Meine Forderungen für die Gemeinderatswahl  2020 Wien  1- Für alle Wiener Schulen 2 Wochenstunden Angebot: Empathie,  soziale Verantwortung ...