Mittwoch, 27. November 2013

Kant ve Ezan



Kant  ve Ezan

Allah söz verenlerin sözlerini yerine getirmesini ister. İnsan konuşurken dikkat etmeli, bizim temel hasletlerimizden birisi ,  konuşurken düşünmediğimiz için  konuştuktan sonra daha fazla düşünmek zorunda kalıyoruz. Geçenlerde  bende  düşünmeden Kant ve Ezan hakkında bir yazı yazacağımdan bahsettim. Tabi bu konuşmayı yaparken, söylediğimi duyan dört kişi daha vardı, ve  inkar edebileceğim bir durumda yok. Şimdi haklı olarak sorabilirsiniz, neden böyle bir cümle sarfettim? Yani nasıl olduda, bu kadar  uçabildim? İnsan işte, dilin kimiği  yok derlerya  tamda o yüzden. Bir sohbet  ortamında, sohbetin seyri, bir yerde Kant ve Ezan'a geldi, bende konu hem ürkütücü hemde çekici olduğundan, birazda nefsime  uyarak, böyle bir yazıyı  yazmak istediğimi  söyledim. Aslına  bakarsanız, böyle bir yazıyı en çok kendim  merak ediyordum. Acaba Kant'ı ve Ezan'ı anlatan bir  kompozisyon yazılabilir mi? İşte  bilinçaltı bastırılmış duyguların,  insanın en heyecanlı anında verdirdiği  karar böyle  oluyor, aşık olmak ta bunun gibi birşey, içinde bilmediğin bir his, sana aklına gelmeyecek işler yaptırıyor. Bende  bu  yazıyı gecikmeden yazmaya  karar verdim ki  ahde  vefamız olsun.

Pietist bir protestan olan Kant, annesinden sevgi  ve şefkatin yanında dindarlığıda  öğrendi. Aydınlanma çağının önemli bir filosofu olan Kant, Aydınlanma nedir ?  Diye bir deneme yazdı. İmmanuel Kant, felsefe tarihi içinde, en  önemli ilk on filosofun  içine girecek birisi. Belki de adında  bu kadar  bahsedilmesidir, onun bu kadar  az  tanınıyor olması. İsmini bile  söylediğimde  insanların suratında; anlamıyorum neden zorluyorsun  ifadesi  canlanır genellikle. Bence  Kant'ın  bu kadar zor anlaşılıyor olması, biraz yazdığı zamandan birazda  dilin değişmesinden kaynaklanıyor. Belki herkez Kant'ın kendi  eserlerini okuyamaz, okusada zorlanabilir, ama  Kant hakkında  en çok araştırma yapılan filosoflardan birisi,  her dilden  Kant  hakkında  yada felsefesi hakkında birşeyler bulunabilir. Peki Kant neden bu kadar  zor?  Aslında  zor değil, Kant'ı bence en güzel yine  Kant açıklıyor. Kanta  göre Philosophie Lernen ( felsefe öğrenmek ) ile Philosophieren Lernen( felsefe yapmayı öğrenmek) farklı şeylerdir. Birincisinde  insan eski filosofların düşüncelerini, yazılıp bilinen  teorileri öğrenir bunun için bir  okula bile  ihtiyaç yoktur. Güzel bir felsefe  kitabı alınıp okunabilir, yada filosofların eserleri okunabilir. Ama Philisophieren Lernen yani ikincisi, önemli olan bu,  felsefe yapmayı  öğreniyorsun; felsefi olarak  hangi  soruları soracağını, hangi sıralama  ile soracağını, sistematik ve sıkıcı  bir şekilde yazmıştır. Kant Otuzyıl savaşından ( yani Tanrı öldükten sonra) yaşadı, ve  insanların içinde bulundukları durumu görüp,  insanlara Tanrının boşlunu hafifletecek, bir felsefi yol tarif etti. Belki  Tanrı öldüğü için, felsefesini ahlak ile  başlattır Kant. Felsefenin  ilk sorusu ve cebabıdır Ahlak.  Eğer Ahlak varsa insanın yaptığının bir anlamı olur, elbette  felsefede Ahlak  ile  başlar. Kategorik imperatif Kant'ın  çıkış noktasıdır. Bizim Yunus Emrenin - Kendine ne sanırsan ayruğada  onu san- sözünün almanca, ifade edilmiş halidir. Peki Kant'tan önce Yunus bunu söylemişken, Hz. İsa söylemişken,  neden Kant söyleyince bu kadar  önemli oluyor. Çünki diğerleri söylerken Tanrı  yaşıyordu, Tanrı  Ahlakın kaynağı idi,  ve  insanlar Tanrıya  inandıklarından, Ahlak yaptıkları her  işte  zaten hep  vardı. Yani  cadılık yüzünden yanarak  ölmesi  gereken bir cadı, Katolik inancındaki ruh ve bedenin korunması innacına  göre,  asla diri diri  yakılmazdı, ateş yanmadan bir cellad gelir ve  mahkumu  arkadadan boğarak  öldürür, yana cesedi yanar, işte  böyle bir şeydir  Ahlak.

Tanrı öldükten sonra, insanın elinden ahlakida alında, ahlaki alınan  insanda şeytanlaşmaya başladı, işte böyle bir atmosferde, moderleşme, koloniyalizm, kölelik, dünya savaşları ve  toplama kamplarına kadar gitti. Elbette  Katolik kilisesinde de ahlaksız  papalar  rahipler vardı , elbette onlarda  zulüm yaptılar, ama Tanrı ve Ahlak yaşadığı için, onların yaptıkları hiçbir zaman meşru olmadı, sadece  onlar  günahkar  oldukları için  bunları yaptılar, yoksa  doğru olduğu için değil.
Kant ahlakı  elinden alınan  insalığa küçük bir yardımda bulunmak istedi, ama insanlık sanki onun  korkusunu haklı çıkarırcasına, ahlaktan hep uzaklaştı. Uzaklaştıkçada insanlığın dibine vurdu. Kant  için felsefesede  üç  önemli  soru vardır: Ne bilebilirim?  Ne yapabilirim? Ne  umut edebilirim? , bu üç sorunun cevabı  dördüncü soruyu verir; İnsan Nedir? İşte Kant  fesefesinde bunu açıklamaya çalışır. Antropolojik bir analiz yapar Kant,  bununla da kalmayıp birde  sonsuz barışın nasıl olacağını düşünür. Aynı  isim altında 1795  yazdığı makale bugünkü  Birleşmiş Milletler dediğimiz  sistemin felsefi olarak, anlatılmasıdır. Bugünki Birleşmiş Milletler  yanlış veya eksik çalışıyor olabilir, ama  Kant'ın hayalindeki sistem  kesinlikle bu değildi.

Birde bazı  müslümanlarda sevdikleri insanları müslümanlaştırıp rahatlamak gibi bir pisikoloji var. Kant arapça kelimeyi  şahadet getirmeyebilir, ama  kimin  iman sahibi olduğunu ancak Allah bilir  bize  düşen, hayırlarda yarışmaktır. Çok sevdiğim bir  filosoftur,  belki en sempatiğidir demiyeceğim ama, en vicdanlılarından olduğu kesin. Pek bilinmez ama üç boyutlu bir  geometriyi düşünen  ilk filisoftur,  Kant  sayesinde Öklit'in iki boyutlu  mekan anlayışından üç boyutlu mekan anlayışına geçtik. Bunların yanında ben Anlalitik ve Sentetik önermelerden bahsedemedim, Transzendenz ve  Tranzandantal olandan da. Bugün eğer  elektiriği bulmuş isek ve bunu  kilimetrelerce uzaklara yayabiliyorsak, Kant'ın  üç boyutlu geometri anlayışına  borçluyuz. Elektrik sayesinde de hiç bir imam  minareye çıkmadan çok uzaklara ezanın mesajını ulaştırabiliyor. Allah bizide salih amel işleyenlerden eylesin.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen

Meine Forderungen für die Gemeinderatswahl 2020 Wien

Meine Forderungen für die Gemeinderatswahl  2020 Wien  1- Für alle Wiener Schulen 2 Wochenstunden Angebot: Empathie,  soziale Verantwortung ...