Dienstag, 5. November 2013

Yasaklar neden var ?



Yasaklar  neden var ?

Türkiyede  Kemalistlerin, Endişeli Demokratların ve Ulusalcıların  ortak  paronayası, AKP nin yasakçı, despotik ve otoriter bir yapıya  dönüşmesi. Şimdi  bu korkuyu diğer yandan iç ve dış mihrakların ve  onların yerli işbirlikçilerinin  karmaşık ilişkisine inanan insanların yapması ve yine aynı suçlamayı  yapan kesimlerin CHP dönemi tek parti ve totoliter politikalarıyla hesaplaşmamış olması ,  böyle bir tehditin varılığı ortadan kaldırmaz. Endişeli Sekülerlerin yada diğer adıyla Endişeli  Demokratların (  Türkye'de ve Avusturya'da ) göremedikleri  nokta, kendi  paronayaları  yüzünden, paradigmal bir  körlük yaşadıklarıdır. Yani yasakçı bir otorite korkusu, zamanla insanlarda  korkulan şeyin gelmemesi için, yasaklar kullanalarak yasaklamak istemesinden kaynaklanıyor. Bu  açık  paradox, gerçekliğe  uygunladığı  vakit, komedi yada traji komedi  dediğimiz drama türünün  içine  giriyor.  Endişeli Sekülerlerin veya Demokratların şuan  içinde bulundukları ruh hali  ne yazıkki bu. Peki benim bu  yazıda ortaya  attığım sonuç  neden o kişiler  tarafından  farkedilemiyor?  Acaba ben mi  süper zekayım, yoksa  onlar mı anlayamıyor? Hayır ikiside değil, Paranoya psikoz  türü hastaliklar kategorisine girer, ve pisikoz  türü hastalıkların en önemli özelliği hastanın  hasta olduğunu bilmemesidir.

Bu  epistemolojik analizden sonra sorunun başına dönelim. Bu  yasakçı  zihniyet  nerden  geliyor? Bunu anlamak için  ilk  önce Türkiye  yakın tarihinden başlayacağız, yani  tarihi  coronolojik olarak geriye doğru  sayıp tarihsel olarak, yasakların başlangıcına gideceğiz. Bu  otoriter yasakçı hükümetten önce. 28  şubat ve onu  sahiplenen herkezin kabul ettiği, başörtüsünü yasaklayan, ve bunun yanında  müslüman yada muhafazakar olan herkezin korkarak yaşamak  zorunda kaldığı, öyle  insanların kanunen yasaklanarak en temel insani hakları  ellerinden alındı, ve önemli bir muhalefet kesimi bu olanları gayet  hukuki ve adil görüyor hala. Şimdi  bu otoriter rejim, içkiyi  yasaklıyor,  esrar zaten yasak, ve içenlere hayat zindan ediliyor. Bu AKP nin dindarlığı ile olan bir yasak değil. İşin kötü  tarafı AKP muasır medeniyetler seviyesine  çıkmayı  ciddi  bir hedef yapmış kendisine, nasıl zamanında Mustafa Kemal  Atatürk kendi  zamanının  muasır medeniyetler seviyesine  çıkmak için  otoriter bir rejim  kurdu, AKP de aynı kaygı ile  Avrupanın  kendi parodoxal çıkmazı olan Bio-Politik siyasetini, hiç sorgulamadan, hiç uyarlamadan alıp,  bir  zamanlar  İsviçre medini hukukunu  tercüme ettirip yürülüğe koydukları gibi,  bunuda  öyle yaptı.

Şimdi bu  acı  gerçeğin bize ne  faydası var diye  düşünebilirsin, yada biz bu yasaklar ile yada yasakçı  zihniyet ile,  nasıl başa  çıkarız diye sorabilirsin ? Bunun  birinci  şartı, yasakçı  zihniyeti  hayal  ederken bunu yasaklarla yapmayı düşünmemek, yoksa bu paradox ancak despotluk ile ayakta kalabilir. Yani  yasaklar düşünmek  yerine,  yasaksız bir çare aramak lazım. Bunu  başarılı  bir şekilde yapman  için eğer aklına bir yasak  gelirse,  onu  hemen  kendine  uygulayacaksın, eğer sen  kabul ediyorsan ve  bundan rahatsız değilsen, onu başkalarınada uygulayabilirsin. Bunu yaparken sen zaten yasaksız yaşamayı içselleştirmiş bir insan  olarak başkalarının  yasak koymasınıda istemeyeceksin. Artık kimse sana danışmadan senin  onayını almadan yasak yapamayacak. Eğer birisi kendi paronayasını  tedavi  ettirmek  yerine  bütün bir halka hasta muamelesi  yapmak isterse önce, dur birader diyeceksin. Ben senin sağlığını düşünerek senin hayatını korumak istiyorum, çünki daha  uzun yaşayıp,  vergi  vermen ve kazandığın  parayı  hizmet olarak geri  vermen  gerektiğini düşünüyorum derse. Sende bunu kendi basına düşünebileceğini onun için kimseyi  ihtiyacının  olmadığını  söyleceksin, karşındaki yasakçı gücün anladığı  dili kullaçaksın, eğer  karşındaki güç demokratik kuralları kullanıyorsa ona onun  dili ile  hitap edeceksin. Eğer inandığın bir değerin varsa sende  bu inandığın değerlerin savunuucusu olacaksın. Yasaksız bir dünya  için yeni yasa yapılmaz yasalar ortadan  kaldırılır. Ne kadar az yasa  o kadar özgürlük ters orantılı yani.

Bu arada yasaklar çiğnenmek için yapılmış olmasada, seküler kanunların küçük bir  problemi var. Allahın yasasında yakalanmamak diye bir şey yoktur, seküler  kanunlarda yakalanmadığın  müddetçe  bir sorun yoktur. Yani  sen yine sevdiğin istediğin şeyleri, seküler yasalar dahilinde, ertafında, yanında, çevresinde yap, ve sakin yakalanma, ve bunu yaparkende yasaklara karşı mücadele et, bunuda  ilk önce  kendini ikna ederek sonrada en yakın ailenden başlayarak  başkalarınıda  ikna ederek yapabilirsin. Peygamberi  bir görev  gibi  görünmesi  seni korkutmasın, senin  görevin dünyayı  değiştirmek değil, sen  kendini ve ertafını  değiştir yeterli.

Bu yasaklar  neden mi var? Sen kaldırmaya çalışmadığın için.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen

Meine Forderungen für die Gemeinderatswahl 2020 Wien

Meine Forderungen für die Gemeinderatswahl  2020 Wien  1- Für alle Wiener Schulen 2 Wochenstunden Angebot: Empathie,  soziale Verantwortung ...