Montag, 17. August 2020

50 Yıllık Misafirlik (3): Misafirlikten çıkış denemesi

 

50 Yıllık  Misafirlik (3): Misafirlikten çıkış denemesi

 

1972 yılına gelindiğinde kısa bir süreliğine gelip para kazanıp dönmeyi hayal eden göçmenler, bunun o kadar kısa sürmeyeceğini gördüler. ilk önce yavaşça ailelerini getirdiler. O zamana kadar işçi yurtlarında ( Arbeiter Wohnheim) yaşarlarken. Artık aileleri ile birlikte şehrin içine halka karışmaya başladılar. İlk başlardaki sayılarının azlığı ile Avusturya'lılar için egzotik bir tecrübe olan göçmenler, daha sonraları bir problem olmaya başlayacaklar. Burda bir süre daha kalacaklarının anlayan Müslümanlar burda kaldıkları süre zarfında en azından hem kendilerine hemde ailelerine lazım olan camilerini kurmaya başladılar.


Dernekler, Camiler, sayıları arttıkça artık müslümanların bir adım daha ileri gitmeleri gerekti. 1979 yılında Avusturya'da bulunan Boşnak bir Müslüman olan Smail Balic tarafından, İslam Kanunu yeniden aktif hale getirildi. İGGO yani Avusturya Diyanet işleri  müslüman göçmenlerin sahip  oldukları kendilerini Avusturyalı  hissettikleri ilk resmi  kurum. Ne yazık ki Avusturyadaki türk ve müslüman göçmen kitlesinin kendi içinde demokratik bir gelenek ve zihniyet  kuramamış olmasından dolayı İGGO’de son yıllarda değişen demografik ve sosyolojik realiteden sürekli  uzaklaşıyor. Doğal  olarak Avusturyadaki dernek ve camiler  kendi  potansiyellerini  kullanamıyorlar kendi içlerinde bulundukları  finansal sistem yetenekli, yaratıcı  insanların karar  veren makamlara  gelmelerine  müsaade etmiyor. Bu sorunu aşmanın tek yolu dernek ve cami içinde şeffaf ve demokratik bir yapı  kurulması gerekiyor. Ancak bu şekilde  Avusturyadaki  türk ve müslüman dernek camileri kendi içlerinde  kaynaklari , imkanlari  harekete  geçirebilirler. Varolan sistem kendini finanse ettiği  sürece devam edecektir onun  için kötü  yönetilmek  yada  kaynaklarını doğru  kullanmamak özel bir şirket veya dernek  için suç teşkil etmez, benim  burda  bahsettigim sadece  gözlem ve tavsiye. Elbette Avusturyada SPÖ ve ÖVP, partileride  kendi  potalsiyellerini  kullanamıyorlar,  geçmişi, geleneği olan  partilerinde  çıkarabildikleri siyasetçi  profili  sorunun sadece  göçmenlerde değilde Avusturya siyasi sisteminde de  olduğunu  gösteriyor.

 

Avusturya'da  Siyasi partiler  kendi aralarında sadece göstermelik  göçmen siyasetçileri  alarak bir şekilde  burda yaşayan insanlara  hakaret ediyorlar. Varolan bir siyasi partide  ortak bir aday  üzerinde  anlaşmak  hiçbir getirisi  olmayan bir siyaset sadece seçime  aday  olarak katılan kişiye bir faydası oluyor ve  Avusturya da siyaseten çok değerli olan zaman  ve  imkan boş yere harcanıyor.


İGGO  Avusturya siyasetinde  bir aktör  olarak  hareket edebilmesi için  kendi  içinde  yeteri kadar demokratik  ve şeffaf olması  gerekiyor; çünkü zaten kötü  bir imajı olan bir azınlık türkler ve  müslümanlar.  siyasi gücleri yok , ekonomik  olarak, kültürel olarak zayıflar  bu durumda en mantıklısı Avusturya siyasetinde  söz  söyleyebilmek için ahlaki  üstünlüğü savunması gerekiyor. Bunun  içinde  kendisinin öncelikle şeffaf ve demokratik  olması gerekiyor ki, ayni seffafliği demokratlığı diğer siyasi  aktörlerden de  bekleyebilsin.

 

Avustralya'da yaşayan ve varolan siyaset ve kurumlar  tarafından temsil edilmeyen  önemli bir oranda eğitimli, vicdan sahibi  klasik  kalıplardan bıkmış  somut  çözümler  arayan düşünen bir seçmen kitlesi var  ve  bu  alttan gelen dip dalga elbette   siyaset tarafından fark edilmekte.

Avrupa'ya çalışmak için gelen Göçmenler; dilini bilmedikleri, anlamadıkları bir dünyada ve kültürde, hayata tutunmak için inançlarına sarıldılar. İnançlarını sadece bireysel olarak değil aileleri ve diğer inananlar ile birlikte yaşamak istiyorlardı. Bu şekilde hem organize oldular hemde görünür oldular. İşte aslında tamda göçmenlerin sanki burda kalıcı olduklarını gösteren tutumlarından sonra Avusturya'da ırkçılık yeni bir boyut  kazandı. Misafir olarak gelmişlerdi ama gitmeyi şimdilik düşünmüyorlardı.

Göçmenler gelmeden önce şartlar koşan Sendika. İşçi dostlarını hep bir misafir olarak gördü. Misafir oldukları içinde 2004 yılına kadar yabancıların Sendika'da seçilme hakları yoktu. Avrupa birliğine girdikten sonra Avrupa Anayasa Mahkemesinin ihtarları doğrultusunda göçmenlere seçilme hakkı verildi. Aynı sendika 80'li yıllarda meslek eğitiminde Avusturyalıların ilgisinin az olduğu alanlara göçmenleri yönlendirdi. Bu şekilde sahip oldukları sendikalı seçmeni tatmin etmeye çalıştılar. Asla göçmen seçmenleri kendilerinden göremediler hala da göremiyorlar. 2009 yılında bizzat katılmış olduğum Work&Migration birimi tam bir ayrıştırma politikasıdır. Sürekli farklı olduğunu dört nesildir burda yaşayan bir Viyanalı'ya hatırlatırsan oda kendisini asla Avusturyalı hissedemez. Göçmenler yeni bir sosyolojik kitle olarak Avusturya'ya geldiklerinde en alt kesim olna işçi (Proleteriat) kesimininde daha ucuz ve kalitesiz  işlerde çalışarak, işçi kesiminin yeni orta sınıf olmasına sebeb oldu. Bu yeni orta sınıf Avusturyalı olmak gibi doğuştan gelen bir üstünlüğe sahip olduğu için, bu ayrıcalığını korumak istiyor. Bu ayrıcalık ancak göçmenlerin belli bir iş ve maaş sınırında kalması ile mümkün. Değişen demografik yapıya rağmen , eski olanı  muhafaza etmek için, kimlik bir siyasi söylem olarak kullanılmaya başlanıyor. Bunun en bariz örneği Avusturya siyasetinde Mültecilerdir. Bir ülkenin en değerli doğal kaynağı insandır. 50 yıldır süren bu siyaset artık iflas etmiş durumda. Avusturya'daki bu işçi (Proletariat)  kesimi genel olarak SPÖ ve FPÖ'de yoğunlaşmış durumda.  

 

 

 

 Max Frisch: „es wurden Arbeiter gerufen/doch es kamen Menschen an“,

 





Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen

Meine Forderungen für die Gemeinderatswahl 2020 Wien

Meine Forderungen für die Gemeinderatswahl  2020 Wien  1- Für alle Wiener Schulen 2 Wochenstunden Angebot: Empathie,  soziale Verantwortung ...