Endişeli Gazeteciye
Mektup ( Birol Kılıç bu mektubu
okumalısın)
"Sakin aptal ile tartışmaya girme , çünki seni aptallığı ile her zaman yenecektir." Bir
Alman atasözü
Hakan Levent Toktaş, Nazmi Kocaer ( kısa bir süre
Halkın Ulusu), Yıldırım Cantek, ve bugün de son olarak Barış Sönmez. Daha ben Birol Kılıc'a yazdığım mektubun
cevabını alamadım ama bu arada bu kişilere Birol Kılıc'a
verilmesi için mektup yazdım. Acıkcası
yoruldum ben işten, bugün Yıldırım Cantek'ten aldığım cevap
seviyenin çok düştüğünü gösteriyor. Bana
nokta noktalı küfürler yazmaya başladığın an
bence muhabbeti kesmek gerekir.
Çünki yazdıklarından anladığım kadarıyla
beni çekmek isteidiğin yer
foseptik çukuru, ve ben orda
seninle yarışamam. Benim tek
bir kurtuluşum var
oda seninle edep çizgisinde
konuşmak. Şimdiye kadar asla sana iftira, karalama, ve hakaret etmedim.
Yazdıklarım senin gazetelere verdiğin
röportajlar ve kendi gazetende
yazdıkların, senin söylemediğin hiçbir şeyi
sana ithaf etmedim. Seni en çok
kızdıran bu oldu zannedersem.
Kimyan bozulmuş komplo teorilerinden girdin,
bilmem ne çocuğu olduğumdan çıktın. Hiç birşey
bulamasan benim mantık hatalarım
olduğunu ve imla hataları yaptığımı
yazdın. Oysa ben seninle Heideggerin Hümanismusa yazdığı mektup
tadında yazışmak istedim. Ne yazık ki
buna hazır olmadığını anladım. Her nekadar 50000
tirajlı bir gazeten olsada
facebook sayfanda seni savunacak
insanların sayısı bir elin parmaklarını
geçmiyor. Şimdi yalan
söylemeyim bugün seni savunan biri geldi Mehmet Zeki Metin
şu bizim dünya insanı ama bu
beni hiç şaşırtmadı, çünki Mehmet
Zeki ile camilerin gericiliği hakkında aynı
düşündüğünüzü biliyorum.
Bugünki
yazında Yıldırım Cantek adı
altında( bunu burdan belirteyim de hangi senin ne söylediğini karıştırma
çünki ben karıştırmaya başladım bile) beni
bölücülük, kışkırtıcılık, ve sivas katıliamını yapanların benzin birdonunu taşımak ile suçladın. Bakıyorum
ezberin bitti artık, yok mu yeni bir şey
hani bu çağdan kalma, benim Yavuz Sultan Selimin seferinden sorumlu olduğumu da söyle de tarihsel yanım ortaya çıksın. Endişeli Gazeteci beni
çekmek istediğin yere asla gelmeyeceğim, eğer seni edep sınırına çekemiyorsam "Selam" deyip gideceğim.
Gitmeden önce ama seninle
ilgili bir kaç noktayı belirmek istiyorum, nede olsa sana yazdığım son mektup bu. Geçenlerde senin twitter
sayfana gittim, Birol
Kılıc'ın karıştırma. Daha bakirsin bir tek twitt bile atmamışsın, belki
atmayı bilmiyorsun olur, bende
ilk zamanlar alışamamıştım, ama şimdi
bayağı kullanıyorum, hatta
benim ufak Bloğa bile twitterden okuyucu geliyor. Seni
aslında yarısı araplardan yarısıda iranlılardan oluşan facebook sayfanda yanlız bırakıyor olmak bana acı veriyor ama sen Mehmet
Zeki Metin ile dünyayı kurtarmaya devam et. Orda yanına Efgani
Dönmezi de al ve hep beraber camileri eleştireceğinize kendiniz
bir cami kurun.
Ruh halim hakkında ki tespitin doğru, ama eksik.
Ben senin gazeteni 15 yıl okuduktan sonra içindeki bütün o paradokslar
bende bir sıkışma yarattı, ve Efgani Dönmez'in tetiklemesi ile, derinlerde yatan ruh halim
ortaya çıktı. Bana sorarsan
bundan şikayetçi değilim, sanunda 15 yılın patlamasını
bir haftada yaşadım, benim icin
bayağı eğlenceliydi, ama senin icin
aynısı olduğunu söyleyemem. Beni
Verfassungsschutz'a şikayet etmek ile tehdit ediyorsun. Bakıyorum sende şaşırdin değil mi? Haklısın Avusturya'da
SPÖ, ÖVP, Yeşiller, FPÖ Verfassungsschutz
hepsi senin gibi düşünüyor, bunda bir yanlış yok, ama biz sizin gibi düşünmüyoruz sorun burda. Anlaman biraz zor olabilir ama sana burda felsefi bir
izahta bulunacağım. Şimdi senin ve
diğer bütün sekülerlerin kafasındaki normal dünya seküler kriterler ile belirlenmiş, ve
gördükleri dünya bu seküler
kriterlere aykırı ise , bir panik ve
kaygıya kapılıyorlar, bu aynı
kaygıyı biz en son hem Gezi
olaylarında hemde suan Mısır olaylarında
gözlemliyoruz. Seküler olmamak bir
suç değil. Müslüman olmak bir suç değil.
Muhafazakar olmak bir suç
değil. Kimse kimseye de din
anlatmaya kalkmasın, ben
alevilerin inancının sünniler tarafından yazılmasına karşıyım. Kimse inancından ötürü yargılamaz ve horlanamaz. Biraz senin ki gibi
öğretici bir dil ile yazdım
ama kusura bakma, sen bizi 15 yıldır eğitiyorsun
sende bu son bölüme
katlan lütfen. Aslında yazacak çok şey
var Endişeli gazeteci, ama
bunun için zamanımız
var daha. Bu arada senin , sana karşı yazanları mahkemelerde süründürdüğünü duydum. Beni ne zaman mahkemeye vereceksin diye de
bekliyorum. Neden mi? Çünki Hakim mektupları almanca okurken
yüzündeki tebessümü görmek istiyorum, ha birde senin yüzündeki
hayal kırıklığını. Bence sen bundan sonra ilk çıkacak sayını bana ayır ve benim hakkımda düşündüklerini 50000 kişilik gazetende insanlara aşikar et.
Onlara sana karşı yapılan bu komplonun gerçek yüzünü
göster ve gerçek islamın savunucusu, din ile siyaseti birbirine
kariştıranların korkulu rüyası olarak,
gazetecilik başarılarına bir yenisi ekle.
Endişeli gazeteci senin kim ve ne olduğunu herkez biliyor merak etme. Bu mektuplar sayesinde tiribünler senin diğer yüzlerinide gördüler. Senin hangi frekansta düşündüğünü, ve konuştuğunu gördüler, belki seni bu kadar beklemeyenler vardı ( ben onların arasındayım) ama genel olarak hem seni hemde senin Efgani Dönmez ile arandaki uyumu biliyoruz. Bak bu sana son mektubum dedim ama sen ve Efgani bundan sonra yaptığınız, söylediğiniz herhangi bir şeyde benden yine haber alacaksınız, orası kesin ben şimdilik muhabbeti kesiyorum, çünki yapmam gereken işler var. Senin canın sıkılırsa Hakan ile Nazmi ile Yıldırım ile Barış ve daha bilmediğimiz diğerlerinle oynarsın, ama lütfen bizi rahat bırak ve camilerimize bir daha o gazeteni getirme.
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen